29 Şubat 2012 Çarşamba

Ümit...


Önceki gün "Vira Bismillah" başlıklı yazımızda da yazdığımız gibi, milli takımlarda maç takvimi resmen başladı. A milli takım bugün Bursa'da Slovakya'yı ağırlarken, onlardan önce, gündüz saatlerinde genç kardeşleri sahaya çıktı. Türkiye Ümit Milli Futbol Takımı, ilk hazırlık maçını bugün Danimarka ile oynadı. Kasımpaşa stadında oynanan maçta, iki takımda gol bulamadı ve maç 0 - 0 sona erdi. Skor hazırlık maçlarında çok önemli değildir. Haliyle bizde bu maçın skor değil, taktik ve oyun boyutuna bakacağız.

Ümit millilerin başında, Raşit Çetiner'den görevi devralan Tolunay Kafkas var. Tolunay hoca; Ertuğrul Sağlam ve Abdullah Avcı gibi Türk futbolunun son zamanlarda yetiştirdiği başarılı genç teknik adamlardan. Kayseri ve Gaziantep'te görev yaptığı yıllarda oynattığı, yerden pas ve alan savunmasına dayalı, total futboldan izler taşıyan pozitif oyun anlayışını bugünkü Danimarka maçında da sahada görme şansı bulduk. Genç oyuncular, zorda kaldıklarında bile topu mümkün mertebe şişirmemeye, ileri doğru ezbere balon top atmamaya özen gösterdiler. Bir diğer dikkat çeken noktaysa Tolunay hocanın kadro seçimiydi. Savunma kurgusu; sağlam, önde basan ve kademe anlayışı olan oyunculardan, orta saha ise ayağa pas yapmayı seven, teknik becerileri ve oyun zekası yüksek oyunculardan kuruluydu. Daha da önemlisi, bu oyuncuların neredeyse tamamının Süper Lig takımlarında oynuyor ve çoğunlukla ilk 11'de şans buluyor olmaları.

İlk yarı hücum hattında tek forvetli sistemi deneyen Tolunay hoca, bunun takımın hücum alanında etkisiz kalmasına sebep olduğunu görünce ikinci yarı Cenk ve Şahin'i oyuna alarak hücum etkinliğini arttırmak istedi. Bu isteğinde başarılı olduğunu da söylemek gerek. Her ne kadar gol bulamasakta, dikkat çekici gol pozisyonlarına girdiğimizi söylemek mümkün. Avrupa Şampiyonası finallerine gitme hedefi olan ve önlerinde çok önemli bir Macaristan maçı bulunan Ümit Milliler, daha ilk maçlarında tıpkı adları gibi ümit verdiler. Tolunay hoca'nın; bu takımda ve oyun anlayışında yapmak istediği değişiklikler tutarsa geleceğimiz oldukça parlak.

GÖZE BATAN OYUNCULAR

BARIŞ BAŞDAŞ
Kasımpaşa'da forma giyen ve savunmanın göbeğinde oynayan oyuncu, bugünkü karşılaşmada en çok dikkat çeken genç isimdi. Savunmada doğru pozisyon alışı, rakibi ve topu karşılama anlarındaki doğru tercihleri, yerinde son müdahaleleri ve hava toplarındaki hakimiyeti ile ben buradayım der gibiydi. Beni şaşırtansa, böyle bir oyuncunun hiçbir Süper Lig takımı tarafından henüz keşfedilmemiş olması.

ÖZKAN KARABULUT
Bugünkü maçta ümit millilerin kalesini koruyan genç oyuncu Gençlerbirliği'nden. "Bir hazırlık maçında bir kaleci nasıl göze batan oyuncu oldu ki?" diye sorabilirsiniz. Haksız sayılmazsınız, ender olan birşeydir. Özkan'ın dikkat çeken yönü topu oyun sokma becerisi. Özellikle degaj ve kale vuruşlarında paslarının % 90'ı takım arkadaşlarını buldu ve hepsi bilinçli paslardı. Topu nereye ve kime atmak isterse atıyor. Bir kalecide en çok aranan özelliklerden biri Özkan'da daha şimdiden, bu genç yaşında oldukça ileri seviyede.

FİNAL - EİGHT İÇİN SALDIR GALATASARAY


    Yarın Galatasaray basketbol tarihinin en önemli maçlarından birine çıkacak.Herkesde heyecan dorukta.Günlerden beri bu maçı bekliyoruz.Hatta bu maçdan önceki maçlara bile taraftar olarak tam konsantre olmadık.Nedir bu maç,Olimpiakos - Galatasaray.M.P Euroleague top 16 son maçı,Galatasaray tarihinde ilk defa katıldıgı bu kupada F8 oynama hakkını son maça kadar getirmeyi başardı.Belkide yarın saatler 23 : 45 sularında Galatasaray'ın tarihinde ilk defa katıldıgı bu büyük organizasyonda F8'de olmasını kutlayacagız.Taraftar olarakda inanmış durumdayız.Takımımızında inandıgına süphemiz yok.Netice ne olursa olsun takımımızın bize yaşattıgı bu heyecandan dolayı hepsini şimdiden tebrik ederim.Çıkıp hepsi Aslanlar gibi oynayacak.Kaybederiz,kazanırız.Lakin sonuna kadar mücadele edeceklerinden ellerinden geleni yapacaklarından şüphemiz yok.SON TOPA KADAR sloganının hakkını her zaman verenler,yarında SON TOPA KADAR savaşacaklarıdır.Oktay Mahmuti'nin takımı bu maç taktiklerine göre dizayn ettigini eminim,Bu takım elemelerden bu noktalara gelmesi hatta elemeleri geçip Euroleague'e kalması bile süprizken bir anda bu konuma geldi.Taraflısı,tarafsızı açıkca buralara gelebilecegini tahmin etmiyordu.Tek bir kişi hariç coach Oktay Mahmuti onun aklında hep buralar vardı.O takımının neler yapabilecegini,kurdugu sistemde nasıl güzel oynadıgını çok iyi biliyordu.Sezon öncesi yapılan hazırlık maçlarındaki 10'da 9'luk galibiyet oranıda onu eminim ki çok daha ümitlendirmiştir.Bu oynadıgı 10 maçda çok önemli rakiplerle oynadı.Oktay Mahmuti sezon başındsan bu yana neredeyse bütün planlarını gerçekleştirdi.Tek biri hariç hep aklında olan bir 3,4 oynayan bir oyuncu,sezon başı Seibutis'i istedi,olmadı.Chuck Davis'i istedi o da olmayınca bu niyetinden vazgeçip,buradaki eksigi en iyi şekilde kapatmak için çalışmalara girdi.Çogu zaman kapatsada bazı maçlarda olmadı.İçerdeki Barca ve Siena maçında olmadı.Neyse Oktay hocamız için özel bir yazı yazacagım nede olsa çok detaya girmeyelim.Yanlız takımın buralara gelmesindeki en büyük etkenlerden bir taneside,taraftardır.Tek kelime ile MÜKEMMEL destek oldular.Yapılan tribün showları,tezehuratlar,her an her yerde sonuç ne olursa olsun sonuna kadar desteklediler.Bu Olimpiakos maçına gelebildiysek.Taraftarın büyük etkisi vardır.Olimpiakos bile bilet vermekten korktu.Güvenligi bahane ederek.Yaklaşık 1000 kişilik bir yer ayırsalardı,deplasmanı kendi sahamız haline getirirlerdi.Sonuç olarak.20 bilet verebiliriz deyip,işin içinden çıktılar.Orada Olimpiakos'a büyük bir taraftar destegi olacaktır.Lakin eger maçın sonuna kadar önde götürebilirsek,Bu taraftar destegi tam tersine dönebilir.Çünkü taraftarı ile problemleri var.Sonuç olarak bizler İNANDIK.Takım İNANDI.ZAFER İNANANLARINDIR !

    Şimdi hikaye bölümünü biraz kenara bırakalım ve maçın teknik boyutuna gelelim.Olimpiakos kan kaybında olasada başlarında İvkovic gibi çok degerli ve önemli bir coach var.Halada önemli oyuncuları var.Spanoulis ne zaman ne yapacagı belli olmaya bir oyuncu,Göksenin ve Jamon onun topuna baskıyı iyi yapmalı.Sadece iyi tutmakla olmayabilir.Bu sefer kendi oynamıyorsa oynatırır ki bu daha fena olur.Papadopoulos iyileşti.Daha fomunda degil ama iyi bir uzun,vucud vucuda zorlayabilecek bir oyuncu,Furkan ve Cevher savunabilir.Andric ayaklarının hızlı olmasıyla bu oyuncuya karşı etkili olacaktır.Hines'ı avantaja çevirebiliriz.Hines ile pota altında vucud vucuda oynamak bize avantaj getirecektir.Hines tutugu uzunu sürekli dışarı iten,uzun kollarıyla ona top aldırmamaya çalışan bir oyuncu.Sloukas şutör bir oyuncudur.Kesinlikle boş kalmaması lazım.Çok fazla atmaz ama attıgında hedefi bulur.Onun dışında bizim belirli bir tertipimiz ve sistemimiz var.Adam adama savunma + topa çok iyi baskı,hucumda da P&R(pick and roll) hucumlarından pota altından boş adamı bulma veya dışardaki boş adamı bulma.Çok iyi bir pas trafigi kuruyoruz.Kimse elinde topu fazla tutmadan hucum başına en az 4 pas yapıp gerekli pickler ve katlarla yanıltıp boş adamı buluyoruz.Takımına göre birebir içeriyi pentrelerle zorluyoruz ki bu tamda bu maçın esas taktigi olmalı.Bu takım o takım penetrelerde geçen maçda çok zorlandılar.Bu maçda zorlanacakları kesin,içerden bitiremezsek bile dışarda illaki boş adamı bulacagız.Güzel birde şut yüzdesi yakalarsak ki bu hayati önem arz ediyor böyle bir maçda.Maç içindeki,maça özel hamleleride tahmin etmek elbet zor.O da coach'umuz Oktay Muhmuti'nin becerisinde ki bugüne kadar o konuda ne kadar becerikli oldugunu herkes gördü.İvkovic'i bu konuda alt edecegi kesin.Çok daha önemli olan bir şeyde varki,MÜCADELE,çok fazla mücadele etmek lazım.Yılmadan,rakibi yıldırana kadar,yıpratana kadar durmadan mücadele etmeliyiz.40 dk iyi savunma lazım.40 dk iyi savunma bize maçı getirecektir.İllaki hucumda bir şeyler buluruz.Takım olarak oynayıp,maç içinde geriye bile düşsek sonuna kadar elimizden geleni yapmalıyız.Ki yapacagızda,ben inanıyorum kazanacagız.Başka unuttugum bir şey yoktur inşallah herkese saygılar sevgiler...

28 Şubat 2012 Salı

Vira Bismillah...


2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'na gitme şansımızın son bulduğu Hırvatistan maçlarının ardından, milli takımda pek çok anlamda yaşanacak değişikliklerin sinyalleri çok kısa sürede gelmeye başlamıştı. Netekim ilk değişiklik teknik direktör konusunda oldu ve Hiddink'le yolları ayıran TFF, milli takımın başına, 2005'te 17 yaş altı milli takımla ve uzun süredir başında bulunduğu İstanbul BB ile dikkat çekici başarılar elde eden, uzun süredir spor kamuoyunun "milli takımın başına geçmeli" dediği Abdullah Avcı'yı getirdi. Abdullah Avcı yarın milli takımın başında ilk maçına çıkacak.

Bursa'da Slovakya ile yapılacak hazırlık maçı öncesi aday kadro açıklandığında, futbol dünyası kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı. Çünkü kadroda; yıllardır milli takımın değişmez isimleri olan Fenerbahçe'den Volkan, Emre, Galatasaray'dan Servet, Hakan Balta, Sabri, Real Madrid'den Hamit gibi isimler yoktu. Kayseri'den Eren ve Hasan Ali Kaldırım, Bursa'dan Serdar Aziz, Galatasaray'dan Semih Kaya, Eskişehir'den Alper Potuk gibi, bu sezon sergiledikleri performansla dikkat çeken genç oyuncuları tercih etti Avcı. Şüphesiz; artık zamanı geçmeye başlayan bazı oyuncuların yerine yeni bir oyuncu havuzu oluşturmaktı asıl amaç. Abdullah Avcı'nın önceki gün tv'lere verdiği röportajda söylediği "çoğu benim alt yaş gruplarındaki milli takımlardan tanıdığım oyuncular, bu bizim için büyük avantaj" ifadesi neden bu yönde seçimler yaptığını açıkça ortaya koydu. Şimdi yavaş yavaş bu oyuncu grubundan, yapılacak ara kamplar ve hazırlık maçlarıyla en doğru ekibi çıkarmaya çalışacak. Avcı bugün düzenlediği basın toplantısında bu yöndeki planlarını açık bir şekilde ortaya koydu. Göreve geldiği günden bu yana, milli takımların genel yapılanmasıyla ilgili çalışmalar yaptıklarını, her yaş grubundaki milli takımlara teknik direktör, kaleci antrenörü, performans ve analiz antrenörleri yerleştirdiklerini söyledi. Avcı: "Ben ve ekibim öz güvenliyiz. Baskı şimdi açıklanan kadro üzerinden de yapılıyor. Biz Türk futbolunun geleceğiyle ilgili yatırımları konuşuyoruz. 2014'e (Dünya Şampiyonası) gittiğimiz zaman kahraman olmak önemli değil. Önemli olan istikrarlı bir şekilde turnuva takımı olabilmek." diyerek vizyonunu da net bir şekilde dile getirdi. Avcı'nın açıklamalarının tamamını TFF İnternet Sitesi'nde bulabilirsiniz.

Abdullah Avcı'ya ve ekibine başarılar dileyerek bitirelim yazımızı ve bizi 2014 Brezilya Dünya Kupasına götürebilmesi için gereken tam desteği esirgemeyelim. Ben Abdullah Avcı'da, Fatih Terim'den sonra mumla aradığımız o özgüveni, takım ruhunu yeniden yaratma potansiyelini açık bir şekilde gördüm. Umarım ilk mağlubiyetinde içimizdeki İrlanda'lılarca paçalarından aşağıya çekilmeye çalışılmaz.

27 Şubat 2012 Pazartesi

SON MAÇLARA KALAN FİNAL - EİGHT


    Euroleague'de 2 takımımız F8 (final - eight) ihtimalini son maça bıraktı. Türk basketbolu için 2 büyük final. 2'de 2 olaganüstü olur. 2'de 1 güzeldir. 2'de 0 dogal olarak hüsran olur.Hafta içi, Fenerbahçe aslında biraz şanslıydı. Daha dogrusu bu sene Euroleague'de şansı epey yağver gitti. Bu şansları geçen seneki şanssızlıklarının diyeti de olabilir tabi.Şaka bir yana, Fenerbahçe'nin Kazan'ı yenmesi için 1.5 periyot oynaması yetti. Kazan esasen çok enterasan bir takım. Dış oyuncuları ne kadar kaliteliyse iç oyuncuları da bir o kadar kötü. Tabii Vermeyenko hariç. Hazırda Domercant etkisiz kalmış, 3 faulü erken yapmış, maçtan çok kopuk oynamış. Fenerbahçe'nin bu takımı çok rahat yenmesi lazımdı.Hucumda sürekli Kazan'ın pota altını zorlayıp,savunmada topa baskıyı etkili yapıp, iyi bir adam adama savunma bu kötü Kazan'a karşı 20 fark yapardı. Bu kötü kazan diyorum çünkü Kazan çok daha iyi oynayan, çok etkili bir takım. Özellikle Siena maçında harika oynamışlardı. Lakin Fenerbahçe'nin durumu da hiç iç açıcı degil bu sezon. O sorunlara çok girmeyeyim çıkamayız. Şimdi önümüze bakmak lazım.


    Fenerbahçe'nin çıkma ihtimali şu şekilde. Pana deplasmanda Kazan'ı yenecek. Fenerbahçe'de deplasmanda Milano'yu yenecek. Milano yabana atılacak bir takım degil. Bourousıs,Fotsis,Bremer ve Nıcolo gibi önemli oyuncuları var. Son Pana maçını da kazandılar.FB'nin içerde ve dışarda yenildigi takım. Medyada Kazan maçı öncesi öyle birşey gösterildi ki Kazanı yenersen F8 cepte,Milano'yu zaten yenersin. Milano son dönemlerde toparlanan bir takım ve yaklaşık 20 milyon dolarlık bir takımdır. Kazan maçı başlamadan önce aklımdan geçirdim. FB bu maçı kazanabilir ama Milano maçı şüpheli diye. Sonuç olarak FB'nin işi çok zor.Milano bireysel oyuncu yetenekleriyle daha çok iş yapan bir takım,biraz öncede bahsettigim o önemli oyunculara baskı kurmalı,kesinkle iyi savunma yapmalı.Pota altında Fenerbahçe'nin ciddi sıkıntıları var.Milano'da bu bölgede oynayan Bourosıs çok etkili bir oyuncu buraya çok dikkat etmeli.Hucumda topu paylaşarak oynamalı.Yani öyle geçmiş dönemlerdeki gibi topu 15 saniye bir kişi elinde tutup sonra hucum etmeye devam ederse kaybedecektir. Onun dışında da direk kendi göbegini kendisi kesmeyecek.


    Biraz da Euroleague'de sezonun takımından bahsedelim.Galatasaray Medical Park.Elemelerden buraya gelip taraftarının büyük destegiyle daha ilk sezonunda F8 ihtimalini son maça kadar getiren Galatasaray ayaga kalkılıp alkışlanır. Buserüvende çok fazla hikaye var.Dedigim gibi detaya girmeyecegim. Bu sezon degerlendirmesi degil. Sadece F8 için,evinde hiç yenilmemesi Galatasaray'ı bu noktalara getirdi.
Son maçında Efes'i çok rahat yenen Galatasaray SON TOPA KADAR yunanistanda mücadele edecektir. Galatasaray'ın bana göre tek avantajı kendi göbegini kendi kesecek olması.Yenerse veya 1 sayıyla yenilirse F8'e adını yazdıracak. Biz taraftar olarak yuhalamak yerine yinede takımımızı alkışlayıp, bize bu heycanları yaşattıgı için teşekür edecegiz. Yalnız bir coşku daha bize armağan edelerse o zamanda kutlamayı büyük yaparız.Bu takım aslında 8 milyon dolara kurulsa da ben düz hesap 10 diyeyim. Seneye bu bütçe artacaktır. En kötü 15 milyon dolar olacagı konuşuluyor. Lakin bu tabii gelecek sezonun konusu. Sadece şuna deginmek istedim. Kadro İSTİKRARI bozulmadan üzerine eklenecek degerli parçalarla, seneye hedef herhalde F4 veya final olur.Sonuç olarak Galatasaray Olympiakos'u yenebilir.Nasıl yener.Her zamanki savunmasını 40 dk boyunca yapmalı,35 dk yapması bile yetmeyebilir.Spanoulis gibi çok etkili bir lider oyuncuları var.Göksenin'e ve Jamon'a savunma anlamında büyük iş düşüyor.Hucumda Galatasaray illaki istedigi sayıları bulacaktır.Çünkü ezberlenmiş,alışkanlık haline gelmiş boş atışları bulan hucum setlerimiz var.F8'in anahtari 40 dk iyi savunmada ve akıllı oynamada.




    Son olarak şuna da deginecegim. Galatasaray herkese SAYGIYI ögretti. Bir eski basketbolcu "Galatasaray top 16'dan 1 galibiyet alsın ben onları EL şampiyonu kabul edecegim" demişti. Bu tarz bir kaç yorum oldu ama sonunda herkes SAYGIYI ögrendi. Bir FB'li eski basketbolcunun gözünde bile EL ŞAMPİYONU olarak görünüyorsak ne mutlu bize...  

MERHABA...






    Komşu blogdan herkese merhabalar. Adım Fırat Durmaz. GSamatrRuh blogunun sahibiyim. Çok sevdigim İsmail kardeşimle beraber bir blog çalışması yapmak için tamamen konsantremi bu bloga verecegim. Benim blogumda ise sadece Galatasaray ile ilgili yazılarımız yer alacak. Ben bu blogda genel olarak basketbol yazacagım. Haddim olmayarak arada başka konulara da girecegim belki ama genelde benden basketbol okuyacaksınız. Eklemeye gerek var mı bilmiyorum ama sıkı bir Galatasaraylıyım. Basketbol yazacağım diyorum çünkü ben eski bir basketbolcuyum. Yaklaşık 10 sene çeşitli takımlarda basketbol oynadım.Kısa bir dönemde olsa 2. Ligde oynamışlıgımda vardır.Lakin genel olarak ve basketbol hayatımın en güzel yıllarını Galatasaray basketbol alt yapısında geçirdim. Çeşitli sebeplerden bırakmak zorunda kalsam da hala basketbola ilgim alakam çok fazla. Şu an için oynamıyorum lakin sıkı bir takipçiyim. Benim yazılarımda çok kafanızı karıştırmamak kaydı ile bu işin teknik boyutunu da göreceksiniz. Blogu ve yazıları takip eden kimsenin pişman olmayacağını umuyorum. Herkese sevgiler, saygılar...   


25 Şubat 2012 Cumartesi

"ANKARAGÜCÜ"müze Gitti...


25 Şubat 2012, yani bugün; saat 14:45 itibariyle küme düştü Ankaragücü.
21. yüzyılda, 2012 yılında bir ülkenin başkentinin en köklü kulübü, önce yamyamlara teslim edildi. Sonra kaderine terk edildi ve göz göre yok oluşa itildi.
Hırslarını, egolarını bir kulüpten daha önde gören, Ankaragücü'nü bir türlü paylaşamayan, "gücümüzü, aklımızı birleştirip bu kulübü içinde bulunduğu girdaptan kurtaralım" demek yerine, birbirlerine güç gösterisi yapmak ve kuyularını kazmaktan başka birşey yapmayan Ankaragücü'nün yalancı sahiplerine saygılarımı(!) sunuyorum.




23 Şubat 2012 Perşembe

Şeytanın Gör Dediği...


Geçenlerde, bir Bank Asya 1. ligi maçını izlerken aklıma geldi bu. Geç fark etmiş olmak benim, bunun için şimdiye dek harekete geçilmemiş ve hiçbir şey yapılmamış olması yetkililerin ayıbı. Mevzu şu. Bu ülkenin en çok ilgi gören 3 büyük spor dalı hangisi? Futbol, basketbol ve voleybol. Futbol'un en üst lig organizasyonu olan Spor Toto Süper Lig haliyle canlı yayınlanıyor. Hemde tüm maçlar. Yayıncı Lig Tv. O'nun bir alt ligi olan Bank Asya 1. Lig'de tv'den canlı yayınlanıyor. Yayıncı TRT. Gelelim Voleybol'a. Voleybol'da hem erkekler hemde kadınlarda Aroma Voleybol 1. lig maçları canlı yayınlanıyor. Yayıncı Sports Tv. Şimdi sıkı durun. Voleybol'da 2. lig maçları da canlı yayınlanıyor. Bilmeyenler için söyleyelim. Kanal B voleybol 2. liginin yayıncısı. Basketbolda ise durum tam anlamıyla felaket. Basketbol'da şu an yalnızca Beko Basketbol Ligi'nin maçları canlı yayınlanıyor. O maçların yayıncısı da Lig Tv. Ama kadınlar basketbol ligi şu an için hiçbir kanalda yayınlanmıyor. Yalnızca Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları, maçları kendi kulüp televizyonlarından yayınlandığı için bu konuda şanslı. 13 Ekim 2010 tarihinde, BBL başlığıyla yazdığımız bu postta benzer bir konuya değinmiştik. BBL'nin başlamasına çok az bir zaman kalmasına rağmen yayıncısı hala belli değildi. İş sadece yayın olmamasıyla da kalmıyor. Kadın basketbol liginin bir isim sponsoru da yok. Ne yazık ki basketbol federasyonu bu yayın konularında çok başarısız. Bilenleriniz vardır. Bu sene Kadınlar Eurocup'ta 2 Türk takımı, Kayseri Kaski ve Botaş yarı finalde karşı karşıya geliyor. Yani bu 2 takımdan biri muhakkak finalde yer alacak. İlk maç bu akşam saat 19:00'da oynandı ve Kayseri Kaski 77-65 kazandı. Bırakın bu maçların tv'den canlı yayın haklarının alınmasını, henüz maçın bittiğine uyanıp haberini yapan doğru düzgün internet sitesi bile yok. Bir elin parmaklarını geçmez. Daha da kötüsü, finalde bir Türk takımının mücadele edeceği haftalar öncesinden belli olmasına rağmen, halen final maçını yayınlayacağını açıklayan bir kanal yok. Federasyondan da bir girişim belirtisi yok. Yazık.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Gelecek...



Galatasaray Medical Park bu sezon muhteşem bir performansa imza atıyor. Ligde play-off finali oynama ihtimali yine çok yüksek. EL'de son 8'e kalma şansı oldukça arttı ve artık son 4 şansı konuşuluyor bizim için. Ve tüm bunları oldukça kısıtlı bir bütçeyle yapıyor bu takım. Galatasaray MP'nin bütçesi 9 ile 10 milyon TL arasında. Pek çok EL takımının altında. Bu'da gelecek sezon'da EL'ye katılması garanti görülen, hatta yeni A lisans adaylarından biri olan takımın bütçesinin muhakkak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Takımın bütçesinin en kötü ihtimalle 13-15 milyon TL seviyesine çıkarılması gerek. Peki bütçeyi arttırmak için neler yapılabilir? İşte bu postta konuyla ilgili naçizane önerilerimizi sunacağız.


1 - Mümkünse bir isim sponsoru daha bulunabilir. Takımın ismi Galatasaray MP Pegasus, Galatasaray MP Toyota, Galatasaray MP Unilever, Galatasaray MP Diversey vs şeklinde olabilir. (İsimler örnektir)

2 - Bu konuda tekliflerin kapımıza, ayağımıza gelmesini beklemek yerine gerekirse raporlarımızı ve tekliflerimizi çantamıza koyup biz şirketlere gitmeliyiz. Söz konusu olan Galatasaray'a hizmetse pekala bu yapılabilir.

3 - Şubenin başına kulüp içinden, yönetim kurulundan yada dışarıdan görevlendirme yoluyla kim gelirse gelsin muhakkak basketbolun içinden gelmiş, camiayı, basketbol dünyasını bilen, tanıyan, yöneticilik tecrübesi olan ve ilişkileri güçlü biri olmalı.

4 - Bilet fiyatları gayet makul ve uygun. Şu an 12 lira olan bilet fiyatları gerekirse 15 liraya çıkarılabilir. Kombine satışını teşvik edecek, cazip hale getirecek kampanyalar da düzenlenmeli.

5 - Daha fazla basketbol taraftar ürünü üretilmeli ve store'larda satışa sunulmalı. Çeşitli kampanyalarla, promosyonlarla satışlar teşvik edilmeli.

6 - Yani salon projesi hızlandırılmalı. Önümüzdeki 2 yıl içinde inşaatına başlanması sağlanmalı.

7 - Oyuncularla uzun süreli sözleşmeler yapılmalı. Bu sayede hem uzun süreli takım düzeni ve sistemi oluşturularak istikrar ve süreklilik sağlanmalı, hem de oyuncu satışından da gelir elde etme sisteminin temelleri atılmalı.

8 - Basketbol scouting sistemi kurulmalı. Bunun için etkin ve planlı şekilde çalışacak bir ekip kurulmalı.


Bunlar gibi pekçok çözüm yöntemi, proje ortaya konulabilir. Bunların gerçekleştirilmesinin hiç kolay olmadığını da biliyorum. Zaman, emek, çaba, para, koordinasyon, takım çalışması, organizasyon. Çok fazla şey gerektiriyor. Ama Galatasaray'ın geleceği için ve başkan Ünal Aysal'ın göreve gelmeden önce adaylık konuşmasında söylediği gibi "dünya çapında başarıda süreklilik" için bunlar gerekli.

10 Şubat 2012 Cuma

This İs İpekçi. No Way Out


Ne diyelim, nasıl anlatalım bu zaferi size? Yürek, bilek, inanç, destan. Ya da çok daha ötesi. Sen ki Avrupa'nın ve Euroleague'in en güçlü kadrosunu kuracaksın. EL'nin en büyük şampiyonluk favorisi olacaksın. Sezon başından bu yana EL'de oynadığın maçların hiçbirini kaybetmeyip, 13 galibiyetle namağlup olarak buraya geleceksin. Ama maçın sonunda, 12 raund boyunca rakibinden dayak yemiş boksör gibi yığılıp kalacaksın. Ve bundan sonraki uzun yıllar boyunca, bu akşam aldığın yenilgiyle anılacaksın.

Galatasaray Medical Park bu akşam EL'in ayarlarıyla oynadı. Yenilmez Armada, CSKA Moskova'yı 68-64 mağlup ederek sınırları olmadığını, kimseden korkmadığını, kazansa da kaybetse de asla pes etmediğini gösterdi. Muhteşem taraftarıyla birlikte yıllarca akıllardan çıkmayacak bir zafer kazandı. Sezon başında, "Top 16'ya kalır ama sonrasında işi zor" denilen takım için şimdi final four ihtimalleri bile konuşuluyor.



Yukarıda gördüğünüz muhteşem koreografide bu akşam salondaki şölene renk katan başka bir unsurdu. ultrAslan'a ve ultrAslan ÜNİ'ye emekleri için teşekkür etmek gerek. Maç sonu röportajlarda aşağıda.


Galatasaray-CSKA maçının sonundaki röportajların... ile ftw1905


Not : Video için twitter'dan ftw1905 'e teşekkürler.

7 Şubat 2012 Salı

PİBE...


Bazen televizyonda izlediğiniz ya da dinlediğiniz bir programla, ekranın altında akıp giden yazılar arasında okuduğunuz birşey, ilginç bir şekilde birbirini tamamlar ve size bir hikâye verir. Kısa bir süre önce Ntv Spor'da yayınlanan ve Kolombiya milli futbol takımının, ABD 94 Dünya Kupası'na gidiş serüvenini ve sonrasını, iki Escobar; Kolombiya'nın 94 Dünya Kupası'nda kendi kalesine attığı gol sebebiyle vurularak öldürülen oyuncusu Andreas Escobar, ve o'nun vurulması talimatını veren o dönemin uyuşturucu baronu Pablo Escobar üzerinden anlatan şahane belgeseli izlerken, aynı anda ekranın altında akıp giden yazılara gözüm takılıyordu ara sıra. Bir ara şöyle bir yazı okudum.

Çaykur Rize Spor Tek. Dir. Hüseyin Kalpar : "Kupa bizim hedefimiz değil."

Kolombiya, ABD 94 Dünya Kupasına giderken oldukça zorlu grup maçları oynamıştı ama en zorlusu en sona kalmıştı. Kolombiya'nın önündeki son engel Arjantin'di. Maç Kolombiya için çok kritikti ki çünkü kazanırsa dünya kupasına gidecekti. Tek maç tek şans.

O dönem Kolombiya; tarihinin en güçlü kadrolarından birine sahipti. Higuita, saçlarıyla ünlü Carlos "PİBE" Valderrama, Escobar, Asprillia ve niceleri. Karşılarında Arjantin gibi bir bahane varken, "kupa bizim hedefimiz değildi. Buraya kadar geldik ama Arjantin'i yenemeyiz" deyip maçı ciddiye almayabilirlerdi. Ama öyle yapmadılar. Daha önce oynadıkları maçlarda olmadığı kadar çok konsantre olup, inanıp muhteşem bir zafere imza attılar. Arjantin'i 5-0 yendiler. Valderama, "daha önce kimse Arjantin'e 5 gol atmamıştı" dedi. Öyleydi. Bu bir rekordu. Ve bu rekor tam 16 yıl boyunca, 2010 Güney Afrika Dünya Kupası, Güney Amerika elemelerinde, Bolivya'nın evinde Arjantin'i 5-0 yendiği maça kadar kırılamadı. İnanılmaz bir başarıya imza atılmıştı.

Şimdi gelelim bu konunun Hüseyin Kalpar'ın açıklamalarıyla olan ilişkisine. Kalpar, Çaykur Rizespor'un teknik direktörü ve Rize, 12 Ocak günü sahasında oynadığı Türkiye Kupası maçında Gaziantepspor'u 3-2 yenerek kupadan eledi ve tur atladı. 4. turda kiminle eşleşecekleri belli değil ama önemli de değil. Eğer inanırsan, tıpkı Kolombiya'nın yaptığı gibi eşsiz bir zafere imza atabilirsin.

Kupa neden Rize'nin hedefinde değil? Bank Asya'da oynadığınız için mi? Ya da küçük bir takım olduğunu düşündüğü için mi? Acaba Kalpar bu açıklamayı yaparken, kupada ilerlemenin ve hatta kupayı kazanmanın, Rize'ye getireceği popülariteyi ve maddi kazancı düşünüyor muydu? Kupayı kazanmanın karşılığı olarak federasyondan alacağı hakediş - ödül'ün yanı sıra, kulübe gelecek reklam ve sponsorluk tekliflerinin, artacak bilet satış gelirlerinin farkında mıydı? Böyle bir açıklama yaptığına göre belli ki değildi.

Kalpar, birkaç senedir Rize'de iyi işler yapıyor. 2 sezondur Süper Lig'i play-off'larda kılpayı kaçırıyorlar ama bu sezon direk çıkacaklar gibi. Ama görülüyor ki Rize Süper Lig'e çıkarsa Kalpar bu seviyeyi kaldıramayabilir. Sebebi 2 sorunun yanıtında gizli.

"İyi teknik direktör olmak için iyi futbol oynatmak yeterli midir?"

ya da

"sadece iyi futbol oynatmaya odaklanmak mıdır başarı?".