29 Kasım 2012 Perşembe

3...2...1 Puşkaş!




FİFA'nın her yıl verdiği Puşkaş Ödüllerinde, yılın golü ödülü için finalistler belli oldu. Atletico Madrid'ten Radamel Falcao, Santos'tan Neymar ve Fenerbahçe'den Miroslav Stoch son 3'e kalarak ödül için yarışacak oyuncular oldular.

FİFA'nın internet sitesindeki yarışmayla ilgili sayfada, 3 oyuncunun da finale kalmalarını sağlayan gollerin videoları var. İzleyip karar veriyorsunuz. Katılıp oy kullanmak için şöyle buyrun. Ben oyumu Neymar'a verdim. Oldum olası sevmişimdir slalom golleri.

22 Kasım 2012 Perşembe

Metamorfoz...




Sözlük anlamı; başkalaşım, başkalaşma, hızla değişim.

Galatasaray’ın da, Karabük ve Manchester United maçları arasında yaşadığı süreci ve değişimi en iyi anlatan ifade. Karabük maçında tele tel dökülen, rakibinin hiç bir atağına karşılık veremeyen, sahada maçı çevirmeye yönelik hiçbir olumlu refleks gösteremeyen Galatasaray, bu maçta sahada yapması gereken her şeyi yaptı. Savunma da dikkatli ve düzenli, orta alanda baskılı ve sert, hücumda ise tempoluydu. Bir önceki maçın, tam anlamıyla dökülen oyuncuları bu maçın adamları oldular. Orta sahada Melo, kanatlarda Hamit ve Amrabat daha 10 dakika geçmeden, “bugün oynamaya niyetliler, anlaşıldı” dedirtti bana.

Hiç mi hataları olmadı derseniz, oldu elbette. Misal Amrabat’ın, Fatih hoca’nın da dediği gibi bir an önce pas oyununa alışması lazım. Zira topu alıp götürme alışkanlığı dün birkaç topu ezmesine, birkaç hızlı hücumda da rakip savunmanın yerleşmesine neden oldu. Ama bunları oynadıkça aşacaktır.

Savunmada Semih’in geri dönüşü, Cris – Dany tandemiyle yaşadığımız sıkıntıların hiçbirini yaşamamamızı sağladı. Semih’in dengeli ve tatlı sert oyunu maç boyunca defans bloğunu ayakta tuttu. Hızlı ve güçlü hücum oyuncularına sahip olan bir takıma karşı 93 dakika boyunca bu konsantrasyonda oynamak kolay değildir. Orta alanın en önemli 3 bölgesi şüphesiz ö libero ve kanatlardır. Amrabat – Melo – Hamit üçlüsünün maç boyunca hücuma yaptığı katkı tartışılmaz. Zaten Hamit de maç sonunda UEFA tarafından maçın adamı seçilerek bu oyunun mükafatını aldı.

Hücum alanında Fatih hocanın farklı bir planı olduğu, sahaya sürdüğü Burak – Elmander ikilisi ile ortaya çıktı. Riera ve Eboue destekli kanatlara, ortadan eklenen Melo’nun (ve 2. yarıda oyuna giren Engin’in) yaratacağı rakip alanda baskının kazandıracağı yerden alınan topların yetmeyeceğini düşünmüş olmalı ki, hava hakimiyetini de elde bulundurmak adına 2 uzun forvetle sahadaydı. Nitekim planı büyük oranda tuttu ve gol, önce Melo’nun kafa vuruşu sonrası kazanılan kornerde, topa yükselen Burak’ın kafa vuruşuyla geldi.

Sonuç; başta zihnen olmak üzere fiziken de müthiş bir değişim gösteren, Avrupalı kimliğini, hangi organizasyonda olursa olsun, kazanması gereken bir maçı mutlaka kazanan karakterini sahaya yansıtan bir Galatasaray ve altın değerinde bir 3 puan. Taraftar için söylenecek şeylerse çok az. Çünkü emeklerinin karşılığını anlatacak ifadeler, yeryüzünde konuşulan hiçbir dilde yok. Onlar sadece Galatasaray’a aşık. Ve aşkın insana yaptırabildiklerinin çok daha ötesine geçiyorlar her seferinde.

Şimdi ipler artık bizim elimizde. Gel bakalım Braga.

İsmail ŞEN
GSfans.org

18 Kasım 2012 Pazar

Kafalar Maçta Kalınca...




Mersin maçında gelmişti aslında sinyali. Tuhaf bir şekilde, geri düştüğünde ya da gol yiyip maç beraberliğe geldiğinde, galibiyeti getirecek golü atamıyor; bırakın golü, o golü atacak refleksi bile gösteremiyordu takım. Nitekim, Fatih Terim’de Karabük maçından sonra GSTV’ de katıldığı canlı yayında bunu aynen söyledi.

Mersin maçında iyice açığa çıkan bu sıkıntının, Karabük maçına ağır bir mağlubiyetle sonuçlanacak şekilde etki edeceğini şüphesiz çoğu insan tahmin etmemiştir. Ben de öyle. Beklediğimiz gibi baskılı, ve gole çabuk ulaşmak amacıyla hızlı oynayan Galatasaray, Semih’in yokluğunda savunmasının göbeğinde bir türlü oturmayan Cris – Dany tandeminin, maç boyunca devam edecek ve hatta bize 3 puana mâl olacak hatalarıyla erken dakikalarda yüzleşmeye başladı.

Özellikle Eboue hücuma çıktığında kademesine girmesi gereken Cris, sürekli arkasına top ve adam kaçırınca sıkıntının boyutu giderek büyüdü. Aslında o noktadaki sorun, moda deyimiyle 3 boyutluydu. Eboue ileri çıktığında o’nun kademesine Cris girecek, Cris’in boşalttığı savunma göbeğindeki alana ise Melo gelecek ve savunmayı 4’leyecekti. Ancak Melo da bu maçta en az Cris kadar kötü olunca, o bölgeden, Eboue – Cris – Melo üçgeninden çok fazla pozisyon ve buna bağlı goller yedik. Savunmanın arkasına atılan uzun ve derinlemesine pasların hiçbirini kesemeyince, sonuç Karabük’ün skorbord’taki hanesine eklenen gol sayıları oldu.

Tribününden saha içine, ve hatta kulübesine kadar kötü olduğumuz bir maçtı. Tribünden, sahada mücadele eden oyuncularımıza yuhalamalar yükseldi. Galatasaray taraftarının bu konuda kendine bir çeki düzen vermesi gerek çünkü bu ilk değil. Dünyada görülen en çirkin tepkilerden birisi, kötü oynasa da sahada formasını ıslatan oyuncunun yuhalanmasıdır. Oyuncularımızın, zaten kötü olan oyunlarını morallerinin bozulması da daha kötü etkiledi. Kulübede Fatih Terim ve teknik heyet oyunun gidişatına doğru müdahale edemediler. Yanlış değişiklikler, yanlış taktik düzeni.

Herkesin banko gözüyle baktığı ve kafaların Manchester United maçında olduğu olduğu bir maçtan galibiyet çıkması zaten zordu. Sonuç; 3-1’lik tatsız bir mağlubiyet. Dilerim, Manchester maçında “Karabük maçında takımın aklı bu maçtaymış, belli oldu” dedirten bir oyun görürüz. Zira o maçta sergilenecek iyi oyun ve alınacak puanlar bizi gerçekten kendimize getirecek.

İsmail ŞEN
GSfans.org

15 Kasım 2012 Perşembe

Kare...


Fotoğraf, dün oynanan Galatasaray MP - BC Donetsk maçından. Galatasaray'ın başarılı oyun kurucusu Jamont Gordon, BC Donetsk savunması arasında adeta "ben tek siz hepiniz" dercesine mücadele ederken.

Tribünler Neden Boş?


Futbol: galibiyet, erkek basketbol: galibiyet, kadın basketbol: galibiyet, erkek voleybol: galibiyet, kadın voleybol: galibiyet, sutopu: üst üste 2 galibiyetten sonra mağlubiyet

Yukarıdaki maç sonucu durumu bilgileri, şube takımlarımızın, oynadıkları son Avrupa kupası mücadelelerinde elde ettikleri sonuçlar. Futbol'da Şampiyonlar Ligi'nde Cluj'u yendik, erkek basketbolda Eurocup mücadelesinde BC Donetsk'i, kadın basketbolda Euroleague'de USO Mondeville'i, erkek voleybol CEV Challenge Cup'ta UNICEF Bratislava'yı, kadın voleybol CEV Şampiyonlar Liginde Yamamay Busto Arsizio'yu yendik; ki kendileri şampiyon adaylarından. Son olarak su topu takımımız LEN şampiyonlar liginde, grubunda aldığı üst üste 2 önemli galibiyetten sonra, geçtiğimiz günlerde oynadığı 3. maçını ancak 11-8 kaybetti.

Hala anlayamadıysanız, özetle ve daha yalın şekilde yazıp sorayım. Toplamda 6 branşta, Avrupa kupalarında mücadele ediyoruz ve önemli galibiyetler alıyoruz. Kimi takımlarımız gruptan çıkma şanslarını sürdürürken kimileri de gruplarında namağlup lider durumda. Peki, hal böyleyken sevgili Galatasaray taraftarı;

FUTBOL HARİCİNDE O TRİBÜNLER NEDEN BOŞ KALIYOR?


Not : Görsel temsilidir.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Zafer İçin...


Bugün Günlerden Galatasaray. Bugün günlerden Yenilmez Armada. Bugün Günlerden Sarayın Sultanları. Saat 18.00'da Sarayın Sultanları'nın Kadınlar Euroleague maçıyla başlıyor şölen. Ardından saat 21:00'da Yenilmez Armada Eurocup grup maçı için sahada. 2 maç tek biletle izlenebilecek.

Galatasaraylının tribün ana yasasında, arma için sahada mücadele edip formasını ıslatan aslan yürekleri yalnız bırakmak yazmaz. Vakti ve imkanı olan herkesi Abdi İpekçi'ye bekliyoruz.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Hangisi Daha Önemli?

Mersin maçıyla birlikte, GSFans.org için maç yazıları yazmaya başlayacağımı söylemiştim önceki gün, kendi twitter hesabımdan. İlk yazımı bugün yazdım ve siteye ekledim. Aynı yazıları burada da yayınlayacağım elbette. Blogu epey bir süre boş bırakmak durumunda kaldık elde olmayan sebeplerden dolayı. Yavaş yavaş yeniden hareketlendirmekte fayda var. İşte ilk yazı. Keyifli okumalar.




Hangisi Daha Önemli?

Uzun süren kötü gidişatın ardından alınan Cluj galibiyetinin pozitif etkisiyle gitti Galatasaray Mersin’e. Puan sıralamasındaki pozisyonları gereği, her 2 takım için de galibiyetle sahadan ayrılmaları gereken bir maçtı. Galatasaray, önceki gün oynadığı maçtan aldığı puanlarla liderliğe oturan Antalyaspor’dan liderliği geri almak ve farkı yeniden 2 puana çıkarmak, Mersin’se, 8 puanla bulunduğu alt sıralardan biraz olsun yukarıya tırmanmak için oynayacaktı.

Ancak daha 5. dk geride kalırken bunun böyle olmayacağı ortaya çıktı. O dakikalardan itibaren, sosyal medyada da epey tepki alan Mersin’in “Çanakkale geçilmez” tarzı oyunu, bizi zor bir maçın beklediğini göstermişti. Buna rağmen, henüz 15. dk geride kalmadan oyununu rakip sahaya yıkan ve savunma hattını rakip yarı sahanın ilk metrelerine kadar çıkaran bir Galatasaray vardı. Bu yakın mesafe oyun tarzı, ilk yarıda Galatasaray’ın istatistik hanelerine birkaç pozisyon ve direkten dönen 2 top olarak yansıdı.

Lakin, ihtiyaç olan asıl şeyi, golü bulamadık. Galatasaray’ın oyunu umut veriyor ancak Mersin, o hep söylediğimiz, şikayet ettiğimiz “Türk futbolunun gelişmesini önleyen (ki gerçekten öyle)” futbol tarzını sahaya yansıtmakta inat ediyordu. 2. yarıya aynı kadroya çıktı Galatasaray. Bu; Terim’in ilk yarıdaki oyun tarzından ve hem takım bazında hem de bireysel bazda performanslardan memnun olduğunu gösteriyordu. Nitekim bu tercih, 2. yarının başlarında gelen golle ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Gol gelmişti ancak, Mersin aşılması zor savunma oyununa devam ediyordu.

İlerleyen dakikalarda Mersin, kısa bir süre puana yönelik hamleler yapmaya karar verdi ve açık oynamaya başladı. Bu dakikalarda kazanılan bir korner sonrası, Galatasaray’ın baş belası Nobre, ön direkte topa yükselerek, bizim defansın adeta uyumasını da fırsat bilerek golü attı. Maç bu skorla (1-1) biterken, bize de Mersin’in oynadığı futbol temelinde biraz kritik yapmak kaldı.

Mersin dün oynadığı futbolla, bir nevi kendini sahadan mağlup ayrılmaya, ya da en iyi ihtimalle, maçın da tamamlandığı şekliyle, beraberliğe mahkum etti aslında. Eğer Mersin dün açık bir futbolu tercih etseydi, hem kendisinin hem de rakibinin maçı kazanma şansı değişecekti. Mersin belki de sahadan 3 puanla ayrılacak ve puan sıralamasında kısmen de olsa rahatlayacaktı.

Özetle; her 2 takım için de, sezon sonuna 2 yönlü etki edecek bir sonuç alındı. Mersin bu maçta kazandığı 1 puanla, belki sezon sonu hedefine ulaşacak, ligde kalma mücadelesi verenlerden olursa belki de ligde kalacak. Ya da tam tersi, bu maçta kaybettiği 2 puanla belki sezon sonu hedefinin dışında kalacak. Belki de ligden düşecek. Aynı şey Galatasaray için de geçerli. Alınan 1 puan belki Galatasaray’ı şampiyon yapacak, ya da kaçan 2 puan şampiyonluğa mal olacak. O zaman yazıya başlık olarak attığımız soruyu tekrar soralım. Hangisi daha önemli? Alınan 1 puan mı kaçan 2 puan mı?


İSMAİL ŞEN
GSFans.org.com

NOT : Yazının GSfans.org'taki sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Seninle ve Sensiz 74 Yıl...


Senin için zaman, 1938 yılının soğuk bir Kasım gününde, saat 9' u 5 geçe durdu.

Oysa duran sadece zamandı. Sen yaşamaya devam ettin.