28 Ekim 2010 Perşembe
Sona doğru Türk Telekom Arena Vol 2!
Galatasaray Türk Telekom Arena
Yükleyen insaatportal. - Üniversite videoları.
Artık iyiden iyiye geri saymaya başladık.GSfans.org olarak son yayınladığımız fotoğraflardan sonra heyecanımız kat be kat büyüdü.Vakit kaybetmeden aynı heyecanı tüm Galatasaray'lıların yaşayabilmesi için son fotoğrafların linkini yayınlıyoruz.
İyi seyirler.
http://www.gsfans.org/turk-telekom-arena-aslantepe-insaat-fotograflari-guncel/2902-aslantepe-turk-telekom-arena-28-ekim-fotograflari-iceriden.html
26 Ekim 2010 Salı
3...2...1...Countdown!
Japonya 2010 heyecanı başlıyor
NTV SPOR'dan yayınlanacak Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası'na çok kısa bir süre kaldı.
Japonya'nın 4 ayrı kentinde 29 Ekim-14 Kasım 2010 tarihleri arasında düzenlenecek şampiyonada, (D) Grubu'nda yer alan Türkiye, Çin, Rusya, Güney Kore, Dominik Cumhuriyeti ve Kanada ile eşleşti. (A) Milli Takımı'n yer aldığı (D) Grubu maçları Osaka kentinde yapılacak.
Almanya kampını tamamlayan ve İstanbul'a dönen milliler, kısa süre sonra Uzak Doğu yolculuğuna başlayacak. Dünya Şampiyonası NTV SPOR'dan yayınlanırken, NTVSPOR.NET'te yer alacak Japonya 2010 özel sayfası da Dünya Şampiyonası hakkındaki bütün detayları kullanıcılarına aktaracak.
Toplam 24 takımın mücadele edeceği şampiyonada gruplarında ilk 4'e giren takımlar, bir üst tura yükselerek 8'erli iki grupta toplanacak. (A) ve (D) gruplarından gelenler bir üst turda (E) Grubu'nu, (B) ve (C) gruplarından gelenler ise (F) Grubu'nu oluşturacak.
(E) ve (F) gruplarında 7. ve 8. olan takımların elenmesiyle iki grupta 6'şardan 12 takım kalacak. Grup birincileri ile ikincileri çapraz eşleşerek yarı final mücadelesi yapacak.
Kazananlar final, yenilenler de üçüncülük maçını oynaya. Diğer takımlar, play-off oynayacak ve şampiyonanın sıralamasını belirleyecek.
Şampiyonadaki gruplar şöyle:
(A) Grubu (Tokyo): Japonya, Sırbistan, Polonya, Peru, Cezayir, Kosta Rika
(B) Grubu (Hamamatsu): Brezilya, İtalya, Holanda, Kenya, Porto Riko, Çek Cumhuriyeti
(C) Grubu (Matsumoto): ABD, Küba, Almanya, Kazakistan, Tayland, Hırvatistan
(D) Grubu (Osaka): Türkiye, Çin, Rusya, Güney Kore, Dominik Cumhuriyeti, Kanada
________________________________________________________________________
Haydi Kızlar...Size neden Filenin Sultanları dendiğini bir kez daha gösterin dünya aleme...
NTVSpor.net
25 Ekim 2010 Pazartesi
Destek!
Maradona Bursa'ya mı geliyor?
Bursasporlu taraftarlar, Dünya Kupası maçları sırasında Ertuğrul Sağlam'ın atkı gönderdiği efsane oyuncu Diego Armanda Maradona'yı Manchester United maçında tribünde görmek istiyor.
Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'a olan hayranlığı ile gündeme gelen efsane futbolcu Maradona kendisine atkı gönderen Ertuğrul Sağlam'a, "Bursaspor'un bir Şampiyonlar Ligi maçını izlemeye geleceğim" diyerek teşekkür etmişti.
Konuyla ilgili Bursa ve Bursaspor camiasına seslenen 'bursasporluyuz.net' sitesi yaptığı açıklamada, "Dünya kupasının ardından Bursa'ya Bursaspor'un bir maçını izlemeye geleceğini açıklayan efsane futbolcu Diego Armanda Maradona'yı önümüzdeki hafta sahamızda oynayacağımız Manchester United maçında şehrimizde görmek istiyoruz. Transferi yapılan Arjantinli futbolcularımız sebebi ile Bursaspor'a karşı ilgi duyan Maradona'nın Bursa'ya gelişi epey yankı uyandıracaktır. Hem Manchester United hem de Maradona'nın şehrimize gelecek olması durumunda dünyadaki spor otoritelerinin gözleri Bursa'ya çevrileceği unutulmamalıdır. Bursa ve Bursaspor'umuzun tüm dünyaya daha iyi tanıtılacağı böyle fırsatın kaçırılmaması için tüm Bursa ve Bursaspor camiasını göreve davet ediyoruz" dedi.
Mynet Spor
____________________________________________________________________
Biliyorsunuz Galatasaray'lıyım.Rahmetli Özhan başkan'dan ve çok sevdiğim, başarılı bulduğum Ertuğrul Hoca'dan mütevellit Bursa'ya bir sempatim vardır.
Böyle bir çağrıda bulunmuş Bursa taraftarı.Neden olmasın dedim ve destek kararı aldım.Umarım Bursa'lıların dileği gerçekleşir.
23 Ekim 2010 Cumartesi
Bu sefer başka...
Farklı..Bu sefer çok farklı bir maç bekliyor bizi.Hissediyorum.Kader değişebilir.
Galatasaray Titreten intikam Marsi
Yükleyen webformat. - Daha fazla spor videosu.
Galatasaray Titreten intikam Marsi
Yükleyen webformat. - Daha fazla spor videosu.
21 Ekim 2010 Perşembe
Öyle birşey işte...
Sallanırsın bazen hayatta, yıkılabilir ellerinle yaptığın dünya...olur bazen.
Yıkıntıların arasında ayakta kalmaya çalışırsın yinede...
Etrafına bakarsın, içinde bulunduğun duruma.
Damarların alev gibi yanar, öfkelenirsin ama geçer.Çünkü ayaktasındır bir şekilde...
Önündeki her gün bir umuttur geleceğe dair...öyle birşey işte...
Karşımdaki engel ne olursa olsun, her maç bir umuttur benim için hocam...
Duruyor muyum olduğum yerde?
Atarım ilk adımı korkmadan ileri, kaybedecek birşeyim yoktur çünkü.
Kazanmam gerekir ama.
Zor yada kolay fark etmez...Kserkses değil Leonidas olmayı tercih ederim...
Yıkıntıların arasında ayakta kalmaya çalışırsın yinede...
Etrafına bakarsın, içinde bulunduğun duruma.
Damarların alev gibi yanar, öfkelenirsin ama geçer.Çünkü ayaktasındır bir şekilde...
Önündeki her gün bir umuttur geleceğe dair...öyle birşey işte...
Karşımdaki engel ne olursa olsun, her maç bir umuttur benim için hocam...
Duruyor muyum olduğum yerde?
Atarım ilk adımı korkmadan ileri, kaybedecek birşeyim yoktur çünkü.
Kazanmam gerekir ama.
Zor yada kolay fark etmez...Kserkses değil Leonidas olmayı tercih ederim...
20 Ekim 2010 Çarşamba
F1'de Kritik Hafta / Kore GP Part 2
Antrenmanlara 1 gün, sıralama turlarına 2 gün, kritik yarışa 3 gün kalmışken G.Kore'den tatsız haberler gelmeye devam ediyor.Ama yapacak birşey yok.
Ecclestone factor...
Ecclestone factor...
5 kere 6
Herşey için teşekkürler Rijkaard...Yine günü kurtarma çabalarının kurbanı oldun...ne yapalım, bu ülkede işler böyler yürüyor maalesef.Arkandan iş çevirenler, seni gönderebilmek için maç içinde bile 40 ayak oyunlar çevirenler kazandı yine...
Gerets, Kalli, Cevat hoca, Skibbe, Bülent, Rijkaard...
5 sene'de 6 tek.dir. Vay beeee...
Gerets, Kalli, Cevat hoca, Skibbe, Bülent, Rijkaard...
5 sene'de 6 tek.dir. Vay beeee...
19 Ekim 2010 Salı
"Sen"na
Pistlere çok acı bir şekilde veda eden efsane pilot Ayrton Senna'nın belgesel filmi hazır.Fragmanı basında yer almaya başlayan belgesel 2011 yılında vizyona giriyor.
18 Ekim 2010 Pazartesi
F1'de Kritik Hafta / Kore GP
Kore'deki yarışa günler kala pist ve çevresi ile ilgili soru işaretleri devam ediyor...
Pilotları en fazla endişelendiren durum asfaltın kaygan olma ihtimali.... Yeni asfaltın kuruması ile yağ sızıntısı olabileceğinden, özellikle son sektörden kaygılandıklarını belirten Sauber pilotu Nick Heidfeld, "Piste çıkmadan bir şey söylemek güç ancak eğer yüzey yağlanırsa çok ciddi sorunlarla karşılabiliriz" dedi.
Pistin çevresinin ve park alanlarının henüz tamamlanma aşamasında olduğu da Kore'den gelen bilgiler arasında. Ancak organizatörler bu tür eksikliklerin antrenman gününe kadar giderileceğini net bir şekilde ifade ediyorlar.
Ulaşım ve mesafeler ise bir başka soru işareti... Başkent Seul'e 400 km uzaktaki Yeongam'daki piste yaklaşık 7 saatlik bir yolculuk gerektiği belirtiliyor. Bu durumun tribünlerin dolmasının önünde bir engel olabileceğinden endişe ettiklerini belirten Sebastian Buemi "Umarım tek başımıza olmayız" diye konuştu.
Temel ihtiyaçların tedarik edilmesi konusunda da sorunlar yaşanabileceği dile getiriliyor. Pist içerisindeki tesislerin, otel, konaklama, yiyecek, içecek gibi temel ihtiyaçlar için gerekli hazırlıkların henüz tamamlanmadığı söyleniyor.
Tüm bunlara, çevredeki küçük suç çetelerinin varlığı da eklenince, belki de en önemli sorunun güvenlik olabileceği akıllara geliyor. Organizatörlerin bu konuda ne tür önlemler aldıklarının detayları bilinmiyor.
Takımlar, bu soru işaretlerinin giderilmesi veya önlenmesi konusunda organizatörleri uyarıyor ve göreve davet ediyorlar.
Pist konumunun Kuzey Kore'ye yakınlığından duyulan endişeler ise "abartı" olarak değerlendiriliyor. Kuzey Kore'nin yarışın yapılması için hiçbir şekilde tehdit olamayacağı ifade edilse de, bu tür konularda Avrupa medyasının "fazla hassas" davrandığı bilinen bir gerçek...
Kaynak : TRT Formula 1 Kulübü
________________________________
Durum şimdilik bu.Bakalım zaman ne gösterecek...
Dert bende.Derman?
Dünden beri ne söyleyeceğimi, ne konuşacağımı bilemiyorum.
Derken GSfans.org'tan bir arkadaşımız maç sonrası yaptığı bir yorumla hissettiklerime tercüman oldu.
"Yönetim...futbolcu...taraftar.Allah yardımcın olsun Galatasaray!"
Derken GSfans.org'tan bir arkadaşımız maç sonrası yaptığı bir yorumla hissettiklerime tercüman oldu.
"Yönetim...futbolcu...taraftar.Allah yardımcın olsun Galatasaray!"
15 Ekim 2010 Cuma
15 Ekim!
Dün geceki çim heyecanını hepiniz hatırlıyorsunuzdur.Kameralar yoğunluktan kilitlenmişti bir ara.Bizde GSfans.org olarak üyelerimizin ve bizi takip eden tüm Galatasaraylıların bu heyecanı dolu dolu yaşaması için elimizden geleni yaptık.O kadar ki dün gece tam 2 kez online rekoru kırdık.
Sıra çok daha iyisini yapmaya gelmişti.Geç kalmadık tabii.Çimlerin ilk fotoğrafları tüm basın ve internet sitelerinden önce sabah saatlerinde bizim sayfalarımızdaydı.Bu keyfi yaşamak için hala çok geç değil.Birbirinden güzel fotoğraflar için sizi şuraya ve şuraya alalım.İyi seyirler.
İlk!
İlk çimlerin stada serilmesine bu gece saat 22.30 sıralarında başlandığını biliyorsunuz.
Bizde bu önemli an'ı çeşitli sebeplerle takip edememiş olanların olabileceğini düşünerek bu işlemi kayıt ettik.İlk çim serme işleminin hızlandırılmış kısa video görüntüleri GSfans.org sitesinde.
Adres burası . İyi seyirler ve iyi geceler.
14 Ekim 2010 Perşembe
Zafer Sahası!
Ve huzurlarınızda Türk Telekom Arena'nın ilk çim'i. Devamını izlemek ve işlemleri takip etmek için sizi şuraya ve şuraya alalım.İyi sabahlamalar.
Türk Telekom Arena - Ajans
Çimlerin heyecanı iyiden iyiye yaşanmaya devam edilirken GSfans.org adminlerinden Ahmet Yacel az önce şantiyeden sıcak bilgiler getirdi.Vakit kaybetmeden şuraya alalım sizi.İyi seyirler.
Tam Zamanı!
17 Ekim Pazar / 19.00
ASY
KAPTAN İÇİN, ARMAN İÇİN, SEVDAN İÇİN, ZAFER İÇİN...
OMUZ OMUZA MÜCADELE ETTİĞİN YOLDAŞINI
ELİNDEN TUTUP AYAĞA KALDIRMAK İÇİN...
GA-LA-TA-SA-RAY İÇİN KOŞ TRİBÜNLERE!
13 Ekim 2010 Çarşamba
İşler yolunda!
Türk Telekom Arena'dan arka arkaya yeni fotoğraflar geliyor.İnsanların çimlerin gelişine kilitlendiği ve kameraların başında saatler geçirdiği anlarda GSfans.org sitesinden Yağız arkadaşımız stad dışından çekilmiş ve yine önemli ayrıntılar içeren fotoğraflar çekti.Bizimle paylaşmakta da vakit kaybetmedi.Bu havada üşenmeden gidip fotoğraf çeken Yağız arkadaşımıza ve bizlere ulaştıran GSfans.org yöneticilerine çok teşekkürler. Fotoğraflar burada!
İyi seyirler...
Kapak!
Önce buradaki röportajı okuyup izleyin.Sonrada aşağıdaki açıklamayı.Resmi siteden yapılan açıklama herşeyi ne kadar'da güzel özetliyor değil mi?
______________________________________________________Zorunlu Açıklama: Erman Toroğlu ve Posta Gazetesi
Kanaltürk Televizyonu'nda yorumculuk yapan eski hakem Erman Toroğlu, geçen akşam yayınlanan programında terbiye sınırlarını aşarak Kaptanımız Arda Turan'ın sakatlığını, kendi deyimiyle "fazla sekse" bağlamış, bu "garip" tespiti de kendisine manşetlik magazinel haberler arayan bir medya organında da umarsızca manşet yapılmıştır.Erman Toroğlu'nun konuşması ve bunu manşetine çıkarmakta hiçbir sakınca görmeyen Posta Gazetesi'nin tavrı, ülkemizde bir türlü gelişemeyen spor gazeteciliğine ibret verici bir örnektir.
Erman Toroğlu, 105 yıllık kulübün kaptanına, daha bu yaşında bu ülkenin yetiştirdiği en önemli futbolcularından biri olduğunu dünyaya gösteren bir Türk futbolcusuna, sanki bir kahvehanede arkadaşlarıyla dedikodu yapar gibi, hiçbir bilimselliği olmayan, tamamen zırvalıktan ibaret olan, utanç verici ve çok düzeysiz bir yorum yapabiliyorsa, buna yapılabilecek bir eleştiri kaleme dahi alınamaz, çünkü sözün bittiği noktadır.
Ameliyattan yeni çıkmış, milli formasını önemli bir maçta ıslatamadığı için üzüntü duyan bir yıldız futbolcunun hissiyatını hiçbir şekilde kaale almadan, tamamen raiting için insanların özel hayatına bu kadar pervasızca el atma cüretini gösterebilmek, çok ayıp, çok terbiyesizce ve çok utanç vericidir.
Erman Toroğlu ve Posta Gazetesi'nden Kaptanımız Arda Turan'a yapılan bu kadar çirkin bir saldırıya gereken cevabı tüm sağduyu sahibi sporseverlerin ve Galatasaraylıların vereceğinden kuşkumuz yoktur.
Galatasaray Spor Kulübü
___________________________________________________
Gelecek Bizimdir...
Harika bir analiz...
_________________________________________________________________
Galatasaray için 2006 yılı, hiç de iç açıcı tablonun olmadığı bir yıldı. Avrupa Aslanı, ağır borç yükü yüzünden kolunu kıpırdatamıyor, UEFA'ya 1.5 milyon dolarlık borcunu ödeyemiyordu. Bu yüzden puanının silinmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Adnan Polat'ın ismi işte tam da bu dönemde yeniden gündeme gelmişti. Polat, özel bir televizyon kanalında sarı-kırmızılıların bu borcundan kurtulması için bir kampanya düzenliyor, bu durum kimi Galatasaraylıların da eleştirisine neden oluyordu.
Dönemin Başkanı Özhan Canaydın hedefteki adam haline getirilmişti. Canaydın, ne yapıyor, ediyor Adnan Polat'ı ikna ediyor ve yönetimine alıyordu. Polat'ın misyonu omuzlarına ne denli bir yük verildiğinin göstergesiydi. Mali, İdari ve Sportif İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Adnan Polat, yönetime girer girmez işte o tarihe geçen kara günlerin fotoğrafını yansıtan "yokuş aşağı inen kamyon" benzetmesini yapıyordu...
155 milyon dolar fark vardı
Bu sert çıkış Özhan Canaydın'ı bile şaşırtıyor, Adnan bu felaketi açık açık söylemek doğru mu? diye sitem ediyordu. 1996'da bıraktığında 3 milyon dolar borcu bulunan Galatasaray'a 10 yıl sonra geri döndüğünde 155 milyon dolar borç-alacak farkı ile karşılaşmak Polat'ı kara kara düşündürüyor, o meşhur 20.45 şampiyonluğu bile kulübün sıkıntılı günlerinde doyasıya kutlanmıyordu.
Mucize şampiyonluk herkesi kendinden geçiriyor ama Polat, şampiyonluk gecesi herkesi şaşırtan Yöneticiler ve profesyoneller yarın 09.00'da kulüpte olacak diyerek eğlenmeye vakitleri olmadığını ve kulübü bir an önce düzlüğe çıkarmak için yoğun şekilde çalışmalarının zorunluluğuna dikkat çekiyordu.
Seyrantepe gerçek oldu
Şampiyonluk ve arkasından gelen coşku Galatasaray Başkan Yardımcısı'nın yine belleklere kazınan Galatasaray karanlık bir tünelin içinde. Bizim görevimiz bu tünelden çıkarmak sözüyle yeni bir boyut kazanıyordu. Ali Sami Yen Stadı, Seyrantepe ve Florya'nın üst hakları kaybedilmişti. Özetle tablo felaketti. Sarı-kırmızılılar ödenmesi gereken paraları yatıramamış ve buradaki haklarını tek tek yitirmişti.
Önce paralar ödendi, haklar geri kazanıldı. Sonra projeler aldı başını gitti. Ve Adnan Polat 2008'de direksoyunun başına geçti. Büyüme devam ediyor, sportif başarı gelmese de mali yönden kulüp ivme kazanmaya başladı. Pembe tablo vadetmiyorum diyen Polat, başarılı projeler ve kulübün artan gelirler sonrası, Tüneldeyiz bir ışık var. Ancak bu ışık güneş ışığı mı yoksa üstümüze hızla gelen bir trenin ışığı mı onu bilmiyorum diyor ve önlerinde vakit olduğunu dile getiriyordu. Sportif A.Ş. ile Futbol A.Ş.'nin birleşmesi, Türk Telekom Arena, Riva ve diğer operasyonlar, Polat'ın da artık yüzünü güldürüyordu. Galatasaray Başkanı bu kez tünelin ucundaki ışığı gördüklerini söylüyordu.
Artık atılım dönemi'
Başkan yardımcılığı ve başkanlığının ilk iki yılında pembe tablo çizmeyen Adnan Polat, Eylül ayı divan toplantısında ise müjdeyi veriyor, Galatasaray karanlık tünelden çıkmıştır. Bundan sora atılım dönemidir ifadesini kullanıyordu.
Artık teminat mektubu verilerek transfer yapılmıyor, 70 milyon dolarlık kredi anlaşmaları imzalanıyordu. Bütün bu mali başarıların yanı sıra 14 yıldır açılamayan tüzük konusu da Polat ve ekibinin çalışmaları arasına giriyordu. 30 yıllık tüzük de değiştirilerek günün şartlarına uyarlanıyordu. Devrimsel nitelikle işlere imza atan Polat ve ekibi bu dönemde karalama kampanyaları ile de karşı karşıya kaldı, ancak hedeflerden şaşmadı.
Milliyet
__________________________________________________________
Yazının devamı burada!
_________________________________________________________________
Galatasaray için 2006 yılı, hiç de iç açıcı tablonun olmadığı bir yıldı. Avrupa Aslanı, ağır borç yükü yüzünden kolunu kıpırdatamıyor, UEFA'ya 1.5 milyon dolarlık borcunu ödeyemiyordu. Bu yüzden puanının silinmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Adnan Polat'ın ismi işte tam da bu dönemde yeniden gündeme gelmişti. Polat, özel bir televizyon kanalında sarı-kırmızılıların bu borcundan kurtulması için bir kampanya düzenliyor, bu durum kimi Galatasaraylıların da eleştirisine neden oluyordu.
Dönemin Başkanı Özhan Canaydın hedefteki adam haline getirilmişti. Canaydın, ne yapıyor, ediyor Adnan Polat'ı ikna ediyor ve yönetimine alıyordu. Polat'ın misyonu omuzlarına ne denli bir yük verildiğinin göstergesiydi. Mali, İdari ve Sportif İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Adnan Polat, yönetime girer girmez işte o tarihe geçen kara günlerin fotoğrafını yansıtan "yokuş aşağı inen kamyon" benzetmesini yapıyordu...
155 milyon dolar fark vardı
Bu sert çıkış Özhan Canaydın'ı bile şaşırtıyor, Adnan bu felaketi açık açık söylemek doğru mu? diye sitem ediyordu. 1996'da bıraktığında 3 milyon dolar borcu bulunan Galatasaray'a 10 yıl sonra geri döndüğünde 155 milyon dolar borç-alacak farkı ile karşılaşmak Polat'ı kara kara düşündürüyor, o meşhur 20.45 şampiyonluğu bile kulübün sıkıntılı günlerinde doyasıya kutlanmıyordu.
Mucize şampiyonluk herkesi kendinden geçiriyor ama Polat, şampiyonluk gecesi herkesi şaşırtan Yöneticiler ve profesyoneller yarın 09.00'da kulüpte olacak diyerek eğlenmeye vakitleri olmadığını ve kulübü bir an önce düzlüğe çıkarmak için yoğun şekilde çalışmalarının zorunluluğuna dikkat çekiyordu.
Seyrantepe gerçek oldu
Şampiyonluk ve arkasından gelen coşku Galatasaray Başkan Yardımcısı'nın yine belleklere kazınan Galatasaray karanlık bir tünelin içinde. Bizim görevimiz bu tünelden çıkarmak sözüyle yeni bir boyut kazanıyordu. Ali Sami Yen Stadı, Seyrantepe ve Florya'nın üst hakları kaybedilmişti. Özetle tablo felaketti. Sarı-kırmızılılar ödenmesi gereken paraları yatıramamış ve buradaki haklarını tek tek yitirmişti.
Önce paralar ödendi, haklar geri kazanıldı. Sonra projeler aldı başını gitti. Ve Adnan Polat 2008'de direksoyunun başına geçti. Büyüme devam ediyor, sportif başarı gelmese de mali yönden kulüp ivme kazanmaya başladı. Pembe tablo vadetmiyorum diyen Polat, başarılı projeler ve kulübün artan gelirler sonrası, Tüneldeyiz bir ışık var. Ancak bu ışık güneş ışığı mı yoksa üstümüze hızla gelen bir trenin ışığı mı onu bilmiyorum diyor ve önlerinde vakit olduğunu dile getiriyordu. Sportif A.Ş. ile Futbol A.Ş.'nin birleşmesi, Türk Telekom Arena, Riva ve diğer operasyonlar, Polat'ın da artık yüzünü güldürüyordu. Galatasaray Başkanı bu kez tünelin ucundaki ışığı gördüklerini söylüyordu.
Artık atılım dönemi'
Başkan yardımcılığı ve başkanlığının ilk iki yılında pembe tablo çizmeyen Adnan Polat, Eylül ayı divan toplantısında ise müjdeyi veriyor, Galatasaray karanlık tünelden çıkmıştır. Bundan sora atılım dönemidir ifadesini kullanıyordu.
Artık teminat mektubu verilerek transfer yapılmıyor, 70 milyon dolarlık kredi anlaşmaları imzalanıyordu. Bütün bu mali başarıların yanı sıra 14 yıldır açılamayan tüzük konusu da Polat ve ekibinin çalışmaları arasına giriyordu. 30 yıllık tüzük de değiştirilerek günün şartlarına uyarlanıyordu. Devrimsel nitelikle işlere imza atan Polat ve ekibi bu dönemde karalama kampanyaları ile de karşı karşıya kaldı, ancak hedeflerden şaşmadı.
Milliyet
__________________________________________________________
Yazının devamı burada!
BBL
Galatasaray TV spikeri ve sunucusu Veli Yiğit az önce twitter hesabında şöyle yazdı...
____________________________________________________________________veliyigit Ayıptır; çok ayıp ! Çarşamba oldu;Beko'nun yayıncısı yok,hangi gün oynanacağı belli değil,kulüpler biletleri satışa çıkaramıyorlar...Yazık !
____________________________________________________________________
An itibariyle TBF Resmi Sitesi ve Beko Basketbol Ligleri Resmi Sitesi nde hiçbir bilgi ve açıklama yok.
Bakalım daha ne kadar susacaklar. 12 Ekim 2010 Salı
Masum!
Az önce bir kampanya başlattım Facebook'ta.İzmir'de canilerce sebepsiz yere öldürülen can için.Desteğinizi bekliyoruz.
İlgili linkler burada!
Ve Burada!
11 Ekim 2010 Pazartesi
Ayıp!
Haber burada!
Müsaadenizle önce bir yuh demek istiyorum.Yani iyi ki bir Mehmet Aurelio'yu milli yaptık.Hadi Aurelio o dönem hem gerçekten o mevkide yaşadığımız ciddi adam sıkıntısı hemde performansı sayesinde milli takımı gerçekten hak ediyordu.Peki bu adam nesiyle milli formayı hakediyor?
Pardon kariyer sıfır olsa da yıldız olmak için Galatasaray'a karşı iyi oynamak yetiyordu değil mi? Unutmuşuz.
Türk Telekom Arena
Stadın içinde işlerin nasıl gittiğini, ne noktaya geldiğini artık çok iyi biliyoruz.Dışarıdaki çalışmaları ise daha fazla merak eder olduk.GSfans.org merakımızı giderdi ve az önce stad çevresinden, dış çalışmalardan çok önemli fotoğraflar yayınladı.Paylaşıyoruz.
Birbirinden önemli detayların olduğu fotoğrafların devamı burada!
Oğuz Çetin'e sevgilerle(!)
"En iyi 2. transfer Mehmet Topal"
Mehmet Topal, İspanyol Superdeporte Gazetesi'nin yaptığı ankete göre Valencia'nın bu sezonki en iyi 2. transferi...
Bu yaz Galatasaray'dan Valencia'ya transfer olan Mehmet Topal, Valencialı taraftarın gözünde takımın bu yıl yaptığı 2. en iyi transfer oldu.
Valencia bölgesinin spor gazetesi olan Superdeporte, Valencia kulübünün bu sezon transfer ettiği 7 futbolcu arasından şimdiye kadar en iyi performans gösterenleri taraftara sordu. "Bu sezon Valencia'nın en iyi transferini seç" şeklinde yöneltilen anket sorusuna yüzde 55 gibi büyük bir çoğunluk Aduriz yanıtını verirken, Mehmet Topal oyların yüzde 17'sini alarak 2. sırada yer aldı. Valencialı taraftarlar Mehmet'in arkasından Soldado (yüzde 11), Tino Costa (yüzde 10), Ricardo Costa (yüzde 3), Feghouli (yüzde 2) ve Stankevicius'u (yüzde 1) seçti...
NTV Spor
8 Ekim 2010 Cuma
Galatasaray'a ve Herşey'e Dair!
ekşisözlük yazarı bloom'dan Galatasaray'ın ve Galatasaray'lılığın tanımı:
"Hagi'nin hırsı, Kewell'ın yüzündeki gülümseme...ilk yarısını 0-2 önde kapattıkları maçı 3-2 kaybeden Real Madrid'li futbolcuların şaşkınlığı, 5 metreden vurduğu kafayı Taffarel'in nasıl çıkardığını anlamaya çalışan Henry'nin boş gözlerle etrafa bakışıdır Galatasaray. Hagi'nin 30 metreden çatala astığı golün arkasından Sabri Ugan'ın attığı çığlık, Ömer Üründül'ün kupa gelince dudaklarından dökülen "korkunçç bir şeyy" feryadıdır. Çıkık omzuna aldırmadan maça devam eden Bülent "cengaver" kaptan'ın inancına, uefa finalindeki son penaltıyı gole çeviren Popescu'nun deparına, Fatih Terim'in gözyaşlarına, Metin Oktay'ın "bizi sevenleri üzmeyelim baba" cümlesine bakmak gerekir ona dair sevginin ne olduğunu; nasıl bir şey olduğunu anlayabilmek için. Kimi zaman Meksika'da bir hapishane duvarında çıkar karşına adı, kimi zaman Ryan Giggs'in kariyerine dair anlattığı bir hikayede ya da Gregory Coupet'in bir röportajında... unutturmaz kendini, unutamazsınız. Türkiye denince Galatasaray gelir aklına dünyadaki bir çok kişinin. Hakan Şükür gelir, Hagi gelir, Popescu gelir, Fatih Terim gelir.
Galatasaraylı olmak, torununa, çocuğuna, arkadaşına, kardeşine anlatacak bir şeylerinin olmasını sağlar. Turgay Şeren'den bahseder eskiler, Coşkun Özarı'dan bahseder, Prekazi'den bahseder, Metin Oktay'ı düşürmez dilinden misal. Şampiyon kulüpler kupası'ndaki yarı finali anlatırlar. Efsanevi Manchester maçlarına değinmemek olur mu? O'nu da yaparlar. Ya da Neuchatel maçlarını. Biraz daha yaklaşırsın bugüne, 4 yıl üst üste şampiyonluk ve akabinde hiç yenilgi almadan gelen uefa kupası, süper kupa... 17 mayıs 2000 hani. Türkiye'nin tek yürek olduğu gün. Dünya üçüncüsü olan milli takım'ın ilk 11'indeki 7 futbolcu. Sivas'ta 5-3 biten maçta Arda'nın hırsı, Hasan Şaş'ın umudu, Cevat hoca'nın inancı meze olur muhabbetlere.
Galatasaraylı olmak, futbol mevzubahis ise, yılmamayı öğrenmektir. Mamuttur Galatasaray zira. 1-2'lik maçı son 10 dakikada 3-2 kaybeden Maldini'li Milan'ın sahadaki "noluyor a... k... lan" duruşudur. 10 kişi kalan takımın mücadelesini gören Arsene Wenger'in yüzündeki endişedir.
Yenilmiyor mu? Yeniliyor. Fark yemiyor mu en büyük rakibinden? Yiyor. Adı sanı duyulmamış takıma elenip avrupa'ya veda etmiyor mu? Ediyor. Ama ne fark eder ki? Neyi değiştirebilir tüm bunlar? Sevgisini mi eksiltir taraftarının; inancını mı azaltır? Daha az bağırmasını mı sağlar tribünde? Hiçbiri.. hiçbirini yapamaz. O yüzden Galatasaraylılık sadakat ister.
Sabır ister; her koşulda bağrına basmayı gerektirir takımı. Kaypak aşklar gibi günübirlik olmamıştır; ezeldir, ebed olacaktır."
Evet, geçmişle yaşamak insana fazla birşey kazandırmayabilir ama iş takım taraftarlığına gelince geçmiş; asaletin ve azametin tekrar hatırlanması için önemlidir. Bunu taraftar unutmaz, zaten bilir de önemli olan o takımı yönetenler ve oynayanlar bunun farkında mı?
"Hagi'nin hırsı, Kewell'ın yüzündeki gülümseme...ilk yarısını 0-2 önde kapattıkları maçı 3-2 kaybeden Real Madrid'li futbolcuların şaşkınlığı, 5 metreden vurduğu kafayı Taffarel'in nasıl çıkardığını anlamaya çalışan Henry'nin boş gözlerle etrafa bakışıdır Galatasaray. Hagi'nin 30 metreden çatala astığı golün arkasından Sabri Ugan'ın attığı çığlık, Ömer Üründül'ün kupa gelince dudaklarından dökülen "korkunçç bir şeyy" feryadıdır. Çıkık omzuna aldırmadan maça devam eden Bülent "cengaver" kaptan'ın inancına, uefa finalindeki son penaltıyı gole çeviren Popescu'nun deparına, Fatih Terim'in gözyaşlarına, Metin Oktay'ın "bizi sevenleri üzmeyelim baba" cümlesine bakmak gerekir ona dair sevginin ne olduğunu; nasıl bir şey olduğunu anlayabilmek için. Kimi zaman Meksika'da bir hapishane duvarında çıkar karşına adı, kimi zaman Ryan Giggs'in kariyerine dair anlattığı bir hikayede ya da Gregory Coupet'in bir röportajında... unutturmaz kendini, unutamazsınız. Türkiye denince Galatasaray gelir aklına dünyadaki bir çok kişinin. Hakan Şükür gelir, Hagi gelir, Popescu gelir, Fatih Terim gelir.
Galatasaraylı olmak, torununa, çocuğuna, arkadaşına, kardeşine anlatacak bir şeylerinin olmasını sağlar. Turgay Şeren'den bahseder eskiler, Coşkun Özarı'dan bahseder, Prekazi'den bahseder, Metin Oktay'ı düşürmez dilinden misal. Şampiyon kulüpler kupası'ndaki yarı finali anlatırlar. Efsanevi Manchester maçlarına değinmemek olur mu? O'nu da yaparlar. Ya da Neuchatel maçlarını. Biraz daha yaklaşırsın bugüne, 4 yıl üst üste şampiyonluk ve akabinde hiç yenilgi almadan gelen uefa kupası, süper kupa... 17 mayıs 2000 hani. Türkiye'nin tek yürek olduğu gün. Dünya üçüncüsü olan milli takım'ın ilk 11'indeki 7 futbolcu. Sivas'ta 5-3 biten maçta Arda'nın hırsı, Hasan Şaş'ın umudu, Cevat hoca'nın inancı meze olur muhabbetlere.
Galatasaraylı olmak, futbol mevzubahis ise, yılmamayı öğrenmektir. Mamuttur Galatasaray zira. 1-2'lik maçı son 10 dakikada 3-2 kaybeden Maldini'li Milan'ın sahadaki "noluyor a... k... lan" duruşudur. 10 kişi kalan takımın mücadelesini gören Arsene Wenger'in yüzündeki endişedir.
Yenilmiyor mu? Yeniliyor. Fark yemiyor mu en büyük rakibinden? Yiyor. Adı sanı duyulmamış takıma elenip avrupa'ya veda etmiyor mu? Ediyor. Ama ne fark eder ki? Neyi değiştirebilir tüm bunlar? Sevgisini mi eksiltir taraftarının; inancını mı azaltır? Daha az bağırmasını mı sağlar tribünde? Hiçbiri.. hiçbirini yapamaz. O yüzden Galatasaraylılık sadakat ister.
Sabır ister; her koşulda bağrına basmayı gerektirir takımı. Kaypak aşklar gibi günübirlik olmamıştır; ezeldir, ebed olacaktır."
Evet, geçmişle yaşamak insana fazla birşey kazandırmayabilir ama iş takım taraftarlığına gelince geçmiş; asaletin ve azametin tekrar hatırlanması için önemlidir. Bunu taraftar unutmaz, zaten bilir de önemli olan o takımı yönetenler ve oynayanlar bunun farkında mı?
7 Ekim 2010 Perşembe
Olmuş...
Özgün yapmış...İyi de yapmış.Şarkının orjinali zaten insanın kanını fena halde kaynatan bir etkiye sahip.Milli Takım versiyonuda ayrı bir güzel olmuş...
6 Ekim 2010 Çarşamba
Sıradaki gelsin!
Önce haberi okumak için sizi şuraya alalım.
Barça ve ManU ve 12 Dev Adam.Şimdi de Euroleague.Tebrikler THY.
Elma ile Armut'u karıştırmak!
Haber burada
Ne zaman iyi şeyler yapıldığında ortaya çıkıp "tebrik ederim" diyeceğini ciddi şekilde merak ettiğim Adnan Öztük, beni yine yanıltmayarak basının vurun abalıya misali yüklendiği zamanlarda,sanki bunu görev addetmiş gibi yönetimi eleştirdi. Ve yine tabii ki elma ile armut'u birbirine karıştırarak. Geçtiğimiz aylarda yapılan ve ciddi tartışmaların yaşandığı Tüzük Tadil Genel Kurulunda yaptıkları hala zihinlerdeyken, eline geçen her fırsatta, özellikle de Galatasaray'ın güçsüz göründüğü ve basın tarafından gayri ahlaki haberlerle çirkin şekilde eleştirildiği dönemlerde bunu yapması "Galatasaray'lıyım" diye birine hiç ama hiç yakışmıyor.Bilhassa haberde geçen "Kulübümüz çok önemli bir dönemden geçmektedir. Şu anda görevde olan yönetimi yalnız başına bırakmayacağız. Yardım talep edildiğinde memnuniyetle hizmete varız..." şeklindeki açıklamasıyla beni samimiyeti konusunda derin düşüncelere sevketti.
Yöntem!
'İnönü ve Seyrantepe'nin ismi değişemez'
NTV Spor
GSGM'den Beşiktaş ve Galatasaray'ı yakından ilgilendiren bir açıklama geldi. Yunus Uçar, "İnönü Stadı ile Seyrantepe Stadı'nın mülkiyeti bizde, 49 yıllığına kiraya vermişiz. Yönetmeliğe göre Genel Müdürün teklifi ve Bakanın onayıyla gerçekleşebilir" dedi.
Yönetmeliğe göre, isim değişikliğinin, Gençlik ve Spor Genel Müdürü'nün teklifi ve Bakan'ın onayıyla gerçekleşebileceğini ifade eden Akgül, ''Genel Müdürlüğün Gençlik ve Spor Tesislerine Ad Verme Yönetmeliği gayet açık. GSGM'den izin alınmadan isim verilemez ya da isim değişikliği yapılamaz. BJK İnönü Stadı ile Galatasaray Seyrantepe Stadı'nın mülkiyeti bizde, 49 yıllığına kiraya vermişiz. Yönetmeliğe göre isim verilmesi ve isim değişikliği Genel Müdürün teklifi ve Bakanın onayıyla gerçekleşebilir. Onların alacağı parada gözümüz yok, ancak bizden izin almadan isim değişikliği yapamazlar'' dedi.
Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş., İMKB'ye yaptığı açıklamada, BJK İnönü Stadyumu'nun isminin 2 dönem için ''Fi-Yapı İnönü Stadyumu'' olarak kullanılacağını bildirmişti.
Galatasaray'ın Seyrantepe'de yapımı devam eden yeni stadının ismi ise ''Türk Telekom Arena'' olarak açıklanmıştı.
_____________________________________________________________________________
Eleştirmeden önce teşekkür edelim Yunus Akgül'e.Spor Servisi programına canlı bağlanıp olayı açıklığa kavuşturdu ve ortada bir sorun olmadığını, sadece kulüplerin yönetmeliğe uymaları gerektiğini ve yazılı resmi başvurular sonrası kulüplere hiçbir zorluk çıkarılmayacağını özellikle belirtti.Buraya kadar bir sorun yok.
Şimdi gelelim eleştireceğimiz noktaya. Yunus Akgül bu uyarıyı neden basın üzerinden yaptı?
Neden kulüplerle doğrudan görüşerek bilgilendirme yoluna gitmedi'de basın üzerinden sanki ültimatom verir gibi bir yol seçti? Medya içindeki Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım hakimiyeti gün gibi ortadayken, Galatasaray düşmanlığı son zamanlarda yine iyice ayyuka çıkmışken, anti Galatasaray medyası Galatasaray'ı eleştirmek ve yaralamak için fırsat kollarken ellerine böyle bir malzeme vermenin manâsı nedir? Bu stadın isminin Türk Telekom Arena olacağı neredeyse 1 buçuk yıldır belliyken, anlaşmanın açıklandığı günden bu yana Türk Telekom Arena ile ilgili tüm tanıtım ve reklamlarda bu isim kullanılırken neredeydiniz sayın Akgül?
İş sona yaklaşınca mı aklınız başınıza geldi?
5 Ekim 2010 Salı
Şaka mı bu?
Arda şoku
Saha kenarında yaklaşık 15 dakika boyunca Milli Takım doktorları tarafından muayene edilen Arda, daha sonra özel bir araçla kamp yapılan Schwielovsee Oteli'ne götürüldü. Oldukça üzgün olduğu görülen ve "Almanya maçında oynamam çok zor" diyen milli futbolcunun, sakatlığının beklenenden ciddi olduğu anlaşıldı. Galatasaray kaptanının, en az 6 hafta sahalardan uzak kalacağı bildirildi.
Milli Takım'ın Belçika ile oynadığı maçta sakatlanmasına rağmen karşılaşmaya devam eden Arda, Galatasaray'ın ligdeki 2 maçında forma giyememişti.
A Milli Takım'ın yıldız isimlerinden Arda Turan, kasığındaki sakatlık nedeniyle idmanı tamamlayamadı. Korkulan oldu ve sakatlığının ciddi olduğu belirlenen başarılı oyuncu, en az 6 hafta sahalardan uzak kalacak.
A Milli Takım'ın 8 Ekim'de Almanya ve 12 Ekim'de Azerbaycan ile oynayacağı EURO 2012 eleme grubu maçları için aday kadroda yer alan Galatasaraylı futbolcu Arda Turan, dünkü antrenmanda sağ atak bileğinde sorun yaşamış, ancak buz tedavisinin ardından çalışmaya devam etmişti. Karl-Liebknecht Stadı'nda bugün yapılan idmanın toplu çalışma bölümünde sol kasığında çekme olan yıldız oyuncu, antrenmanı yarıda bıraktı.Saha kenarında yaklaşık 15 dakika boyunca Milli Takım doktorları tarafından muayene edilen Arda, daha sonra özel bir araçla kamp yapılan Schwielovsee Oteli'ne götürüldü. Oldukça üzgün olduğu görülen ve "Almanya maçında oynamam çok zor" diyen milli futbolcunun, sakatlığının beklenenden ciddi olduğu anlaşıldı. Galatasaray kaptanının, en az 6 hafta sahalardan uzak kalacağı bildirildi.
Milli Takım'ın Belçika ile oynadığı maçta sakatlanmasına rağmen karşılaşmaya devam eden Arda, Galatasaray'ın ligdeki 2 maçında forma giyememişti.
NTVSpor.net
____________________________________________________________________________
Sana ne diyeyim bilmiyorum ki...
CAP İstanbul!
3. etap geride kaldı.Didim'de finiş'i ilk gören François Gabart oldu.
Yarışla ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak için Wow Cap İstanbul resmi sitesi burada
Güzel yazı!
NTV Spor'dan Mert Aydın yazmış.Güzel yazmış. Okuyalım.
_______________________________________________________________
Maksat spor olsun
5 Ekim 2010
Dünyayı kurtaran adam
Son günlerde televizyonlarda spor bültenlerinin vazgeçilmezi Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül.
Akgül kah ödül yönetmeliğiyle ilgili konuşuyor kah organizasyonlar konusunda.
Bir gün Londra Olimpiyatları'ndan söz ediyor bir gün Türk sporunun nasıl kurtarılacağından.
Allah'ı var, göreve gelişinden bu yana sportif başarıların arttığı kesin.
Biz Süpermenleri, dünyayı kurtaran adamları seviyoruz.
Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı biz organize edeceğiz.
En azından öyle planlıyoruz.
Ama sözünü verdiğimiz Sinan Erdem Dome, basketbolun kontrolünde.
Bunun nedeni de Dünya Basketbol Şampiyonası.
Bu şampiyona için de 6 yıl önce söz vermişiz. Ama Sinan Erdem Dome bir türlü bitmemiş. Aslında çok önceden beri yapılıyor ama başka yerlere akan para oraya akmamış.
Sinan Erdem Dome son dakikaya kalınca çok amaçlı hale getirilme planı da suya düştü. Yetişemezdi yoksa turnuvaya.
Şimdi aşağı tükürsen komşu var, yukarı tükürsen bir başka komşu var.
Basketbolu yetiştirdik. Ama ya atletizm?
Sinan Erdem Dome'un yanıbaşında Avni Akyol Kapalı Yüzme Havuzu var. Depreme dayanıklı değil.
Şimdi orası yıkılacak. Yerine acilen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'na layık bir tesis yapılacak.
Sayın Akgül olaya el koydu. IAAF'ten gelenler şaşkın. Türk usulüne onlar da alışacak.
Tamam GSGM'nin olay el koymasıyla o salon yetişir.
Ne var ki ortaya çıkan başka bir sorun var.
Bizim başka bir sözümüz o sorun.
Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası'nı da biz yapacağız.
FINA da bugün yarın kontrole gelir.
Peki o şampiyona için nereyi söz vermiştik?
Avni Akyol!!!
Tamam yine yıkacaktık o salonu ve iyisini yapacaktık.
Ama şimdi o salon da atletizme gitti.
Yunus Akgül buna da el koyacak muhtemelen.
Muhtemelen biz son dakikada o işi de başaracağız.
Dedik ya biz Süpermenleri, dünyayı kurtaran adamları çok ama çok seviyoruz.
Artık Cüneyt Arkın out, Yunus Akgül in!
Son günlerde televizyonlarda spor bültenlerinin vazgeçilmezi Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül.
Akgül kah ödül yönetmeliğiyle ilgili konuşuyor kah organizasyonlar konusunda.
Bir gün Londra Olimpiyatları'ndan söz ediyor bir gün Türk sporunun nasıl kurtarılacağından.
Allah'ı var, göreve gelişinden bu yana sportif başarıların arttığı kesin.
Biz Süpermenleri, dünyayı kurtaran adamları seviyoruz.
Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı biz organize edeceğiz.
En azından öyle planlıyoruz.
Ama sözünü verdiğimiz Sinan Erdem Dome, basketbolun kontrolünde.
Bunun nedeni de Dünya Basketbol Şampiyonası.
Bu şampiyona için de 6 yıl önce söz vermişiz. Ama Sinan Erdem Dome bir türlü bitmemiş. Aslında çok önceden beri yapılıyor ama başka yerlere akan para oraya akmamış.
Sinan Erdem Dome son dakikaya kalınca çok amaçlı hale getirilme planı da suya düştü. Yetişemezdi yoksa turnuvaya.
Şimdi aşağı tükürsen komşu var, yukarı tükürsen bir başka komşu var.
Basketbolu yetiştirdik. Ama ya atletizm?
Sinan Erdem Dome'un yanıbaşında Avni Akyol Kapalı Yüzme Havuzu var. Depreme dayanıklı değil.
Şimdi orası yıkılacak. Yerine acilen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'na layık bir tesis yapılacak.
Sayın Akgül olaya el koydu. IAAF'ten gelenler şaşkın. Türk usulüne onlar da alışacak.
Tamam GSGM'nin olay el koymasıyla o salon yetişir.
Ne var ki ortaya çıkan başka bir sorun var.
Bizim başka bir sözümüz o sorun.
Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası'nı da biz yapacağız.
FINA da bugün yarın kontrole gelir.
Peki o şampiyona için nereyi söz vermiştik?
Avni Akyol!!!
Tamam yine yıkacaktık o salonu ve iyisini yapacaktık.
Ama şimdi o salon da atletizme gitti.
Yunus Akgül buna da el koyacak muhtemelen.
Muhtemelen biz son dakikada o işi de başaracağız.
Dedik ya biz Süpermenleri, dünyayı kurtaran adamları çok ama çok seviyoruz.
Artık Cüneyt Arkın out, Yunus Akgül in!
Konu futbolsa atış serbest
Aradan bir haftadan fazla geçti.
Ortalık duruldu. Şimdi sakin kafayla yazabilirim.
Telegol'de malum, Murat Çelik çıktı, “Abdullah Avcı Galatasaray'a bilerek yatıyor” minvalinde konuştu.
Şimdi bu saçma fikir taneciğini tartışma niyetim olmadığını söyleyeyim. Ben Avcı'nın yerinde olsam hakkımı mahkemelerde ararım.
Anlatacağım o değil.
Çelik önemli bir televizyoncu. Star'ın Ankara temsilcisi. Beşiktaş'ta yöneticilik de yaptı. Temiz yüzlü, güzel Türkçe konuşan bir adam. Ama iş futbol olunca deliriyor.
Sayın Çelik, Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar'ın önüne sadece dedikoduya dayanan bir siyasi haberle gelebilir mi? Gelemez değil mi?
Ama iş futbol olunca akan sular durur. Fanatizm en üst boyutlara ulaşır. Kahvehanelerdeki geyikler rahatlıkla ağızlardan çıkıverir canlı yayında.
Futbol böyle bir şey.
Herkes futbolu bildiğini düşünür.
Ve spor medyasının uzun yıllar karşımıza çıkan kötü yüzü doğru ve reyting getirici oalrak kabul edilir.
Murat Çelik öyle konuşur. Çünkü futbolun böyle konuşulmasını normal görür. Sorsanız, “Ne var yani” diyebilir. Samimi olduğuna da şüphem yok. Bu insanları bu hale getiren Türk spor medyasının bir bölümüdür. Ve bu bölüm ortadan kaybolmadıkça elimizdeki değerleri yok etmek için nice linç kampanyası başlatacağız.
Bugün Çelik, Avcı'ya sallar. Galatasaraylı yanıt olarak Şifo der, Rıza der. Öbürü başka bir şey der. Sonuçta olan hakkında iddialar ortaya atılan dürüst insanlara olur. Bir gün birisi çıkıp bu akla zarar iddiaları ortaya atanlara unutamayacakları bir adalet dersi vermediği sürece, RTÜK olaya el koymadıkça daha çok skandal izleriz.
Kötü oynarken kazanmak
Bizim dilimizde pelesenktir.
Bir takım kötü oynarken de kazanmasını bilmelidir.
Doğru. Ama eksik.
Kötü oynarken kazanıyorsa, oyununu geliştirmek için de bir şeyler yapmalıdır.
Yoksa o kazanılan maçlar yarar değil zarar getirir.
Galatasaray peş peşe 4 maç kazandı.
İyi mi oynadı? Hayır. Kendi taraftarını bile tatmin edemedi. Tek teselli vardı: Kötü oynarken kazanıyorlardı.
Ama 4 maç, 12 puanın arkası Karabük oldu.
Dedik ya kötü oynarken kazanmak güzeldir. Anlık krizlerden korur. Ama siz nasıl olsa kazandığınızı düşünür, düzelme konusunda kılınızı kıpırdatmazsanız felaket kapıya sinsice geliverir.
Özlü söz
Benim için futbol düşleri kurmak oyunun kendisinden daha önemliydi. Seksen dokuzuncu dakikada Fener'in golünü atmayı düşlerdim.
Orhan Pamuk (Nobel Ödüllü yazar)
Benim için futbol düşleri kurmak oyunun kendisinden daha önemliydi. Seksen dokuzuncu dakikada Fener'in golünü atmayı düşlerdim.
Orhan Pamuk (Nobel Ödüllü yazar)
Sona doğru Türk Telekom Arena!
Bir süredir bekliyorduk.Son birkaç gündür de hayıflanmalar başlamıştı fotoğraflar konusunda.Az önce yeni fotoğraflar geldi Yeni Cehennem'den. Önce şunu paylaşalım.Aydınlatma sistemi çalışmaları başlamışta ilerlemiş bile...
Devamı için sizi şuraya alalım...
GSfans.org Türk Telekom Arena 5 Ekim Fotoğrafları
Tesadüf!
Yıllar geçsede dalga geçmekten asla vazgeçmeyeceğim birşeydir Aziz Yıldırım'ın "tesadüf" açıklaması.Öyle bir lanettir ki o, keçinin sevmediği ot burnunun dibinde biter sürekli.Fotoğrafta olduğu gibi...
Fotoğraf Mynet.com'dan alıntıdır.
Murphy'e sevgilerle...
Olur böyle vakalar...
Almanya Bundesliga 2'de bu hafta oynanan Hertha Berlin-Alemannia Aachen maçında ilginç bir olay yaşandı. Hertha Berlin forması giyen Peter Niemeyer, maçın 55. dakikasında bayan orta hakem Bibiana Steinhaus'un göğsüne dokundu.
Steinhaus önce büyük şaşkınlık yaşarken, oyuncunun bu hareketi bilinçli olarak yapmadığını fark edince kahkalara boğuldu. Niemeyer de gülerek "Omzuna dokunmak istemiştim, yanlışlıkla oldu" dercesine bir tepki verdi.http://video.mynet.com/sporvdo/Bayan-hakeme-taciz/976135/
Ya "biz"iz ya "hiç"iz!
Nasıl köklü takım olunur?İşte böyle...
___________________________________
Scuderia çatısı altında çalışan 3.000 çalışanın aileleri haftasonu Maranello'daki fabrikada toplanarak Ferrari'nin yol otomobilleri ve Formula 1 Dünya Şampiyonası'nda mücadele eden araçlarını görme fırsatı yakaladı.
Bu ziyaret gelen konuklara Başkan Luca di Montezemolo ile tanışma ve imzalı fotoğraf alma imkanı da sundu.
"Kutlama yapmak için harika bir gün. Bizim insanlarımızın günü. Her zaman buna önem vermişimdir, ürünlerimizin arkasında yer alanlar, muhteşem bay ve bayanlardan oluşuyor, onlarla birlikte mücadelede edip aynı zamanda eğlenceli anları paylaşmalıyız."
Di Montezemolo ayrıca 2010 sezonunun bitimine dört yarış kala takımının sahip olduğu şansı değerlendirdi.
"Kazanmak için her şeyimizi vereceğiz, Takımla çalışmaktan gurur duyuyorum. Sezon başında bazı fırsatları kaçırdık fakat artık olağanüstü derecede konsantre olmuş durumdayız, her şeyimizi veriyoruz, çalışmalarımızın karşılığını almayı umuyoruz."
TurkiyeF1.Com
___________________________________
Ferrari fabrikası kapılarını Aile Günü için açtı
Cumartesi günü Ferrari üyelerinin aileleri ve arkadaşlarının yer aldığı 13.000 kişinin üzerindeki ziyaretçi İtalyan takımın 'Aile Günü' kutlamalarında kapılarını açmasıyla Maranello'da biraraya geldi.
Bu ziyaret gelen konuklara Başkan Luca di Montezemolo ile tanışma ve imzalı fotoğraf alma imkanı da sundu.
"Kutlama yapmak için harika bir gün. Bizim insanlarımızın günü. Her zaman buna önem vermişimdir, ürünlerimizin arkasında yer alanlar, muhteşem bay ve bayanlardan oluşuyor, onlarla birlikte mücadelede edip aynı zamanda eğlenceli anları paylaşmalıyız."
Di Montezemolo ayrıca 2010 sezonunun bitimine dört yarış kala takımının sahip olduğu şansı değerlendirdi.
"Kazanmak için her şeyimizi vereceğiz, Takımla çalışmaktan gurur duyuyorum. Sezon başında bazı fırsatları kaçırdık fakat artık olağanüstü derecede konsantre olmuş durumdayız, her şeyimizi veriyoruz, çalışmalarımızın karşılığını almayı umuyoruz."
TurkiyeF1.Com
Alkışlar GS Pazarlama A.Ş'ye!
Galatasaray Pazarlama A.Ş KAMER İşbirliği
Galatasaray Store’lar KAMER’in hazırlattığı file çantalarla büyük bir sosyal sorumluluk projesine imza atmaya hazırlanıyor. Bugün 47 satış noktasında taraftarlarına hizmet veren Galatasaray Pazarlama A.Ş, Kamer’in Kadın Girişimciliği Projesi’ni mağazalarına taşıyor.
Evrensel düşünüp yerel çalışmayı ilke edinen KAMER, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde binlerce kadına ulaşan ağıyla, onların ve yakın çevrelerinin hayatında farkındalıklar yaratmaya devam ediyor. Galatasaray taraftarları için hazırlanan File çantalar, vakfın “Kadın Girişimciliği Projesi” kapsamında yer alan ürünler arasında. Tamamen doğal malzemeler kullanılarak kök boyalar ve el emeğiyle hazırlanan çantalar titiz ve uzun bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Galatasaray Spor Kulübü’nün sosyal sorumluluk projelerini destekleme politikası kapsamında tüketiciye ulaştırılacak bu özel ürün, daha önce evinin dışında çalışmamış, para kazanmamış kadınlar tarafından üretiliyor. Galatasaray Store’larda satılmak üzere hazırlanan çantalarının yapım süreciyse, ham ipliklerin tencerelerde Galatasaray bordosu rengi tutturulana kadar farklı oranlarda kök boyalarla defaeten kaynatılarak başlıyor. Ürün rengi tutturulduktan sonra boyama işini bir kadın, örme işini diğer bir kadın ve dikim işlerini ise bir başkası yapıyor. Günlerce süren emekle hazırlanan ürünlerde kar marjı yok ve maliyet dışındaki kazanç direkt olarak bu çantaları üreten kadınlarla paylaştırılmakta.
Siz de file çantalardan edinerek bu farkındalığı elinizin, kolunuzun altında hissedebilir, eşinize dostunuza hediye ederek hem doğallığı hissedebilir, hem de kendini ve çevresini geliştirmek isteyen kadınlara kanal açmış olma onurunu bizlerle paylaşabilirsiniz.
____________________________________________________
Fiyat çok uygun.Tabii böyle bir sosyal sorumluluk projesinde fiyat ikinci planda kalıyor. İlk fırsatta hem anneme hem kızkardeşime 1'er tane alacağım.İnternet'ten satın almak isteyenler için gsstore resmi internet sitesinin linki;
http://www.gsstore.org/urunDetay.asp?urunID=10226%20%20
Sıcağı sıcağına!
Rijkaard'la devam etmeyelim diyen futbol alim(!)lerine Ercan Güven'in güzel bir yazısıyla cevap verelim sıcağı sıcağına.
________________________________________Rijkaard’a ‘yavşak’ deyin olsun bitsin!
05 Ekim 2010
Sergilenen pis oyunun adı; “Rijkaard”ı eleştirmenin dayanılmaz hafifliği”!.. Söz konusu “hafiflik”, “bayağılık” anlamında.
Amiyane yani... Kalleşlik kokan, belden aşağı çalışan bir hafiflik.
Düğününden cenazesine, giyiminden teninin rengine, dalan dalana Rijkaard’a.
“Kara balon” bile dediler adama.
Fırsat bu fırsat, Dünya’nın en büyük futbol markalarından biri, elinde “kimyası bozuk” bir takımla düşmüş kucağına; vur ha vur!
Rijkaard dua etsin ki meşgalesi spor... Mesela aktör falan olsa, bir Haluk Bilginer çıkıp çoktan “yavşak” sıfatını takmıştı yakasına.
Neden?..
Futbol adamlığı, hocalığı, geçmişi, hatta geleceği hak etmese bile, babası öldüğünde Karabük maçı yedek kulübesinde dikiliyordu ya...
Yavşak olmak için yeter de artar bile Türkiye’de.
Yahu adam milli maç arasından yararlanıp babasının mezarına gitti, bu sefer de sordular:
“Bu ne gezisi” diye.
Evlendi, yatak odasında onlar... Galatasaray’ın gerilemesini balayına bağladılar.
Dikkat edin, bir hocaya “Futboldan bihaber” demek zorlaştıkça, bayağılık artmakta...
Çok kariyer çok müptezellik getirmekte.
Hoca ne kadar şöhretliyse tıynetsizlik o seviye.
Çünkü kafaya, kalbe laf edemeyince geriye apış arası falan kalıyor.
Terim’den Lucescu’ya, Zico’dan Tigana’ya her teknik direktöre, en hayasız şekilde saldıran zihniyetin çalışma tarzı böyle .
Galatasaray son şampiyonluğunda bitti
Gelelim Rijkaard’ın Galatasaray’daki başarısızlığına...
Evet, başarısız...
Lakin Rijkaad’ın yeteneksizliğinden değil... Galatasaraylı futbolcuların kalitesizliğinden hiç değil. Parasızlık falan da bir yere kadar. Başkan’ın iyi niyetinden şüpheniz mi var?
Galatasaray başarısız; çünkü Galatasaray’ın ayarı kaçmış.
Ekseni kaymış.
“Güç” el değiştirmiş.
Hem de senelerden beri.
Galatasaray ne zaman ki, UEFA şampiyonu kadronun uzatmalarında “teknik direktörsüz” şampiyon oldu. O gün kaçtı ayar.
Şampiyon yapan futbolcular, sanki Galatasaray’dan hisse aldılar. Futbol onları bıraktı, onlar Galatasaray’ı bırakmadı. Formayı çıkarıp takım elbise giydiler ve sarı-kırmızılı camianın kahraman rol modelleri olarak saygı görüp saygı yaratacaklarına “çıktıkları kabuğa” derin muhalefete giriştiler.
Kıymık kıymık yediler Galatasaray’ı.
Medya eleştirir bir kulübü... Ama onu şampiyon yapanların eleştirileri, ekstradan yıkım yaratır.
Onların yerine gelenlerde ne denge bırakır ne aidiyet duygusu ne de huzur.
Ordunun içinde taraf değiştiren askerler gibidir bu olay.
Bakınız; hakemlik müessesemiz Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar depremlerini yeni yeni atlatmaktadır.
Eski bir futbolcu tarafından eleştirilen teknik direktör veya kulüp başkanı az şey midir? O eski futbolcular ki, şu anda oynayanlardan bazılarının takım arkadaşı.
Arda’nın dengesizliği bile onların eseri.
Unutmayalım, her “büyük felaket” gibi her “büyük başarı” da bir tür travmadır. İyi yönetilmezse, mucizenin unsurları kontrolden çıkarsa, başarı kadar büyük olur hayal kırıklığı.
Rijkaard, Galatasaray’da yaşanan bu sürecin kurbanlarından biridir sadece.
Yanlış zamanda, yanlış yerde; o kadar.
Paşam böyle buyurmuş!
Kadıköy'e Rijkaard'la gitmeyelim
Milli maçlar nedeniyle Süper Lig’e verilen 10 günlük arada gerekli operasyonun yapılmasını isteyen sarı kırmızılılar, “Eğer Fenerbahçe derbisine Frank Rijkaard’la çıkarsak, oynadığımız bu futbolla kötü sonuç kaçınılmaz olur” görüşünü savunuyor.
SPOR Toto Süper Lig’de 7 haftada 3 yenilgi alarak tarihinin en kötü 3. başlangıcını yapan G.Saray’da teknik direktör Rijkaard’ın kredisi tükendi. Yöneticilerin çoğunluğu, Hollandalı hoca ile bu işin yürümeyeceği fikrini benimsemiş durumda. Öyle ki, milli maç nedeniyle verilen 10 günlük arayı fırsat bilerek yolların bir an önce ayrılması gerektiğini savunuyorlar. Ve yaklaşan F.Bahçe derbisi önce bir kaygılarını açıkça dile getiriyorlar; “Kadıköy’e Rijkaard’la gidersek, bu futbolla kötü sonuç kaçınılmaz olur.”
SPOR Toto Süper Lig’de 7 haftada 3 yenilgi alarak tarihinin en kötü 3. başlangıcını yapan G.Saray’da teknik direktör Rijkaard’ın kredisi tükendi. Yöneticilerin çoğunluğu, Hollandalı hoca ile bu işin yürümeyeceği fikrini benimsemiş durumda. Öyle ki, milli maç nedeniyle verilen 10 günlük arayı fırsat bilerek yolların bir an önce ayrılması gerektiğini savunuyorlar. Ve yaklaşan F.Bahçe derbisi önce bir kaygılarını açıkça dile getiriyorlar; “Kadıköy’e Rijkaard’la gidersek, bu futbolla kötü sonuç kaçınılmaz olur.”
_________________________________________________________________________________
Olur paşam.Nasıl isterseniz.Siz İETT ile gidin, akbil'leriniz benden.
"Hak"lı olmak...
Önce düşüncelerime temel oluşturan haberi paylaşayım.
Şampiyon formasına 3 milyon dolar istiyor
Şampiyon bir takımın formasına reklam vermemeyi eleştiren Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, tepkisini, "Reklam vermeyenler düşünsün." şeklinde dile getirmişti. Türkiye'nin ikinci büyük ekonomisine sahip Bursa'da, Bursaspor'a destek çıkılmaması eleştiriliyor.
1,5 MİLYON DOLAR REDDEDİLDİ, MAÇ BAŞINA REKLAM ALINIYOR
Bu sezon ülkemizi Şampiyonlar Ligi'nde temsil edecek olan Bursaspor'un formasına biçtiği değer ise 3 milyon dolar civarında. Bu rakamın Trabzonspor'a verildiğini belirten Bursaspor yöneticileri, en azından buna yakın bir rakam verilmediği sürece formalara reklam almayacaklarını dile getiriyor.
Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı'nın, 1,5 milyon dolara kadar yükselen bütün teklifleri reddettiği belirtildi. Görüşmeleri sürdüren yöneticilerin, gerekirse reklam almayıp, maç başına reklam alternatifi üzerinde durdukları bildirildi.
LİGDE 9 TAKIMIN FORMA REKLAMI YOK
Spor Toto Süper Lig'de Bursaspor'la birlikte 9 takımın forma reklamı bulunmuyor. Bursaspor, Bucaspor, Gaziantepspor, Kasımpaşa, Gençlerbirliği, Sivasspor, Ankaragücü, MP Antalya ve Kayserispor maçlarına forma reklamı olmadan çıkan kulüpler oldu.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor ise geçen sezonki kuruluşlarla reklam anlaşmasını devam ettiriyor.
________________________________________________________________________________
Habere yapılacak çok yorum var ama asıl eleştirilmesi gereken, "şampiyon" ünvanının bile, -eğer 4 büyüklerden biri değilseniz- bu ülkede sağlam sponsorluklar elde etmek için yeterli olmadığının açıkça ortaya çıkması.Peki ne gerekiyor? Şirketler, holdingler sponsor olmak için, spora destek sağlamak için ne bekliyorlar? Yukarıdaki haberde yer alan forma reklamı olmayan kulüplere bakıyorum, ait oldukları şehirlere bakıyorum ve gerçekten söyleyecek birşey bulamıyorum.
Kısaca bakalım;
Bursa : Haberde de belirtildiği gibi Türkiye'nin ikinci büyük ekonomisine sahip şehri.Nasıl?Tabii ki sahip olduğu şirketler, holdingler, işletmeler sayesinde.Ama gelin görün ki bu ekonomiyi oluşturan işletmelerin hiçbiri bulundukları şehrin "şampiyon" takımına doğrudan yada dolaylı destek veremiyor.Geçen sezon oynadığı futbol ve elde ettiği şampiyonlukla Bursa şehrine çok şey kazandıran Bursaspor ne yazık ki aynı karşılığı şehrinden göremiyor.
Bucaspor : Türkiye'nin 3. büyük şehri İzmir'in takımı. İzmir'in uzun yıllardır süren Süper Lig özlemine son vermiş olan takım.Tüm bunlara rağmen ayrı bir borsa (VOB) kuracak kadar gelişmiş şirketlere sahip İzmir, Buca'sına hakettiği desteği vermiyor.
Gaziantepspor : Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri olan Sanko'nun bulunduğu şehir.Sayısız iştiraki bulunan Sanko Holding bile tek başına Gaziantepspor'u ihya edebilir.
Kasımpaşa : Başbakanın semti yahu...Stadları bile o'nun adını taşıyor, ötesi var mı?
Gençlerbirliği : Başkent'in ikinci büyük kulübü. Başka ülkelerdeki benzer takımlarla karşılaştırdığında, şu ünvanları bile para yağmasına yetmeli aslında.Ama yetmiyor(!) işte.
Sivasspor : Ligdeki ilk 2 sezonları, iyi yönetildiklerinde ve desteklendiklerinde neler yapabileceklerinin kanıtı gibiydi.Sonra bir sallandılar ama yıkılmadılar.Hala Süper lig'deler.Bu direnişçi karakterleri, başlarda takımına pek destek vermeyen Sivas halkını bile uyandırdı, ayağa kaldırdı. Bu destek Sivas halkıyla sınırlı kalmamalı ve Sivasspor ekonomik olarakta desteklenmeli.
Kayserispor : Türkiye'nin tüccar şehrinin takımı.Bugün ülkenin pek çok büyük holding'i Kayseri çıkışlıdır.
Ankaragücü ve MP Antalya : Bu iki kulübümüzü özellikle sona bıraktım.Çünkü ikisinin de isim sponsoru var aslında.Biri başkent'in en köklü kulübü.bu yıl 100. yıl'ını kutluyor.MKE, Ankaragücü'nün ana sponsoru sayılır.Tabii forma reklamı ayrı bir konu. MP Antalya ise bu ülkenin turizm başkentinin takımı.Antalya'da ki turizm işletmelerinin listesini çıkarmaya kalksak sayfalar yetmez.
Durum bu.Aslında çok büyük işletmelerin bulunduğu şehirlerin kulüpleri bu ülkede nedendir bilinmez(!) sponsor ve destek bulamıyor.Üstelik öyle çok uçuk meblağlarda istenmiyor.Ama ne yazık ki her fırsatta çıkıp "spora destek veriyoruz-vereceğiz" diyenlerin iş harekete geçmek olduğunda bir anda ortadan kaybolması son derece haksız bir durum.
Böyle birşey olmuş...
Plaj voleybolunda Milli Takım, Milli Takım'ı yendi
Plaj voleybolunda Uluslararası Voleybol Federasyonları Birliği (FIVB) Chennai Challenger Turnuvası'nda 2 Türk Milli Takımının karşıya karşıya gelmesi ilginç bir görüntü ortaya çıkardı.
Türkiye'nin 2 takımla mücadele ettiği ve Hindistan'ın Chennai kentinde yapılan turnuvada, Selçuk Şekerci-Volkan Göğtepe ve Murat Giginoğlu-Hakan Göğtepe ikililerinden oluşan Türk Milli takımları yarı finalde eşleşti. Çekişmeli geçen karşılaşmada Giginoğlu-Göğtepe ikilisini 21-16'lık setlerle 2-0 yenen Şekerci-Göğtepe ikilisi finale yükseldi.
M.Giginoğlu-H.Göğtepe çiftinden oluşan Türk Milli Takımı'nın 3'üncülük mücadelesi vereceği turnuvada final ve klasman maçları yarın yapılacak.
4 Ekim 2010 Pazartesi
Seviyorum bu blog'u...
Şeref sizsiniz..
"Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş." çok güzel özetlemiş atalarımız. Geçen sene içeride, dışarıda önüne geleni tokatlayan Galatasaray'a kimse birşey söylemiyordu. Hatta bırakın birşey söylemeyi, tek bir kelime olumsuz yazan yoktu. Tam tersi bırakın olumsuz yazmayı, herkes Barcelona olmaktan bahsediyordu. Biz kazandıkça yazılarda tek bir eleştiri yazısı olmuyor, tam tersi her hafta sınıf atlıyorduk. Puan kayıpları olduğunda da sezon öncesinde ki yada bir ay evvel yaşanan konular su yüzüne çıkarılıyordu. Biz alıştık zaten basının türlü ayak oyunlarına, türlü dalaverelerine... Sabır taşı olsa çatlar artık insan ve baktık ki, kimseden çıt çıkmıyor bizde sesimizi yükseltelim dedik.
Devamı için http://fossacimbom.blogspot.com/2010/10/seref-sizsiniz.html
Efsane, Şampiyon ya da Baba...
Michael Schumacher F1'i neden bırakmadığını açıkladı.
Michael Schumacher, kendisi hakkında çıkan, yeniden emekli olacağı söylentilerini bir kez daha yalanlarken, yarışmaya neden devam ettiği ile ilgili de samimi açıklamalar yaptı...
İşte The Schum'un gizli blogunun son sayfasına karaladıkları:
"Kim ne derse desin, 2011'de yarışmaya devam edeceğim, buna mecburum.
Gerçek şu ki, evde yapmam gereken işlerin bir listesi çıkartılmış durumda, neredeyse iki sayfa... Ve yarışmaya devam ettiğim sürece, kızım Gina-Maria'nın odasını Hanna Montana posteriyle dekore etmemek için çok sağlam bir özrüm oluyor.
Veya eşim evde benden yardım istediğinde, 'Üzgünüm canım ama Ross'la uzun bir telefon görüşmesi yapacağım, otomobille ilgili önemli konuları konuşmalıyız' ya da 'Hayatım en az 3 saat spor salonundan çıkamam, inan ben de sana yardım etmek isterdim' diyebiliyorum.
En kötü ihtimalle kaşlarını çatıp 'İyi, ben de Ralf'i ararım' diyor ve beni rahat bırakıyor.
Eğer yarışmayı bırakırsam ne bahanem kalacak ne de saklanacak bir yerim. Dolayısıyla padok alanında Lee McKenzie ile sıkıcı sohbetlere ve o korkunç yarış kıyafetlerini giymeye devam edeceğim"
TRT F1
Murat Kosova Evine Döndü!
Müjdeyi az önce twitter'dan Sine Büyüka (nam-ı diğer rock_n_doll) verdi. Doktor ait olduğu topraklara geri döndü.Ayrılma kararını zaten anlayamamış ve kendisini başka bir kuruluşla, başka bir ekranla tüm çabalarıma rağmen bağdaştıramamış biri olarak bu karara en çok sevinenlerden biri olduğumu söylesem yalan olmaz. Evine hoş geldin Murat Kosova.
Gökhan Karataş'ın Elano Görüşleri
Elano'nun değeri
Avrupa'ya havlu atınca yerden yere vurulan, ligde kötü başlangıçtan sonra 4'te 4 ile kara bulutları dağıtan, son olarak Karabükspor karşısında yine yokları oynayan bir Galatasaray fotoğrafı var önümüzde. Beklenen seviyeye ulaşılmasa da, hedef tahtasındaki yönetim ve Rijkaard, 'büyük takım iyi oynamadan kazanabilmeli'den hareketle kredilerini artırmıştı. Ancak Karabük'te bir kez daha görüldü ki, Arda ve Baros'suz Cimbom, şampiyonluk yarışını sezon sonuna kadar sürdürecek kapasitenin uzağında.
'Üç büyükler'in, kendilerinden çok güçsüz bir rakibe yenildikleri maçların ardından ".. milyon euroluk takım" konulu yorumlar yapılır. Özellikle adı sanı duyulmamış takımlar karşısında Avrupa arenasına erken veda edilmesiyle birlikte bu tarz kıyaslamaları manşetlerde görmek mümkündür. Bizzat kulüp başkanları ve yöneticiler de, zaman zaman övünmek adına rakamlara sarılır.
".. milyon euroluk takım" eleştirisinde vurgulanan maddi değer, futbolcuların bonservis bedellerinin alt alta yazılması sonucu ortaya çıkıyor. Euro bazında kapasite, büyüklük hesabı açısından da esas alınabiliyor. Hangi futbolcunun kadroya girip girmediği, sakatlar, cezalılar, son maçlarda alınan sonuçlar, psikolojik etkenler... Bu maddeler ise değer hesabının dışında. Haliyle ortaya çıkan tablo gerçekçi değil.
Galatasaray Futbol Takımı için 120 milyon eurodan fazla bir değerden bahsediliyor. Dünyaca ünlü futbolcuları kadrosunda barındıran bir takım için normal. Ne de olsa Kewell, Elano, Baros, Arda ve Misimovic kadroda. Diğer yanda Servet krizi, Misimovic'in etkisizliği, sakatlar, yönetimdeki sarsıntılar vs.
Bu konuyu, Elano özelinde inceleyelim. Hafta başında ülkesinin yolunu tutan Brezilyalı için 'ailevi nedenlerden dolayı' açıklaması yapıldı. Mutsuz olduğu bilinen Elano'nun, kulüp aramaya gidip gitmediği merak konusu. Nitekim yönetim tekliflere açık. Brezilyalı milli futbolcunun değeri 12 milyon euro. Yani Elano'yu transfer etmek isteyen kulüp, 7 milyon euroya sözleşme imzalayan oyuncu için bir yıl sonra neredeyse 2 katı bir ücret ödemeli.
Yönetim, geçen sezonun ardından 2010 Dünya Kupası'na umut bağlamıştı. Güney Afrika'da 2 maçta 2 gol ve 1 asistle oynasa da Sambacı, maddi anlamda beklentiyi karşılayamadı. Transfer dönemi boyunca 10 milyon euro olarak belirlenen bonservisi ödeyen çıkmadı. Biraz altında bir rakama da alıcısı olmadı.
Mehmet Topal'ı 5 milyon euroya satan, Uğur ve Emre'den 1.5 milyon euro kazanabilen Galatasaray'ın, 26 futbolcudan oluşan A takımı için 120 milyon eurodan söz ediliyor. Buna göre, 7.5 milyon dolara alınan Delgado'nun bedava, bonservisine 5 milyona euro ödenen Lincoln'ün 2.1 milyon euroya güle oynaya gönderilmesi şaşırtıcı gelecektir.
Söz konusu, sarı-kırmızılılara özel bir durum değil. Hercules, 14 milyon euroluk Guiza için 5 milyon euro ödemedi. Nitekim Fenerbahçe'den Real Madrid'e rekor bir ücretle giden Elvir Baliç'in, İspanyol ekibinin değerinin 20 milyon dolar yukarı çektiği iddia edilemez. Değerlerin az veya çok olduğundan ziyade bu hesap, sağlıklı bir görüntü vermiyor. Futbolda da tıpkı diğer ticari gelişmeler gibi önemli olan arz-talep meselesi ve zaman. Endüstriyel futbolda bugün ve yarın arasında dağlar kadar fark var.
Gökhan Karataş · Tarih: 2 Ekim 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)