7 Şubat 2013 Perşembe

Sıfır...


ÇÖKÜŞ

Daha aday kadrolar açıklandığında belli oldu yine bir saçmalık olduğu. 22 kişilik aday kadroda sadece 1 sağ bek, 1 ön libero ve 1 sol kanat oyuncusu vardı. Maç başladığında ilk sorduğum soru şu oldu; '' Arda ve Nuri nerede oynuyor?'' Sahaya çıkan 11'e ve taktik düzene baktığında, tekli forvetin arkasında hücum alanını destekleyen ikili olarak oynamaları
gerekirken, ikisi de sağ çizgiye gömülmüş, varyasyonlar ve 2'ye 1'lerle topu dip çizgiye indirip, rakip savunmanın göbeğinde ikili markajda olan Mevlüt'e top çıkarmaya çalışıyorlardı.

Sağ ve sol bekler çalışmıyor, topu ileride tutması için sahada olan oyuncular çizgide oynayıp beklerin yapması gereken işi yapıyorlardı. İşin daha kötüsü, bu durumu düzeltmek için kenardan uzun süre müdahale gelmedi. Abdullah Avcı'nın milli takım seviyesini kaldıramadığının ve sınıfta kaldığının en son göstergesiydi bu.

İkinci yarıda yapılan değişiklikler oyunun hücum alanında daha dinamik oynamamızı ve bir kaç önemli pozisyon bulmamızı sağlasa da; bu soyunma odasında iyi taktikler verildiğinden değil, o pozisyonları yaratan oyuncular olan Arda, Selçuk, Hamit, Burak, Umut'un birbirlerini çok iyi tanıyor olmalarındandır. Tamamen kendi takımlarında yakaladıkları uyum, ve o 5'liden 4'ünün çok uzun süredir birlikte oynuyor olmasının yarattığı avantajı kullanma düşüncesidir o hareketliliğin sebebi.

Özetleyecek olursak; 2008 Avrupa Şampiyonasına müthiş şekilde sirayet eden ''sahada kim oynarsa oynasın biz bir takımız'' diyen ve kaybetmeyi asla kabullenmeyen takımdan eser kalmadı. Hiddink sonrası dönem doğru yönetilemedi ve acele edildi. ''Revizyon yapmak gerek'' deyip, nerede revizyon yapılması gerektiğine, ve ''Abdullah Avcı'nın tecrübesi bu süreci doğru yönetmek için yeterli mi?'' diye bakılmadan höngürlös işe girişildi. Haluk Ulusoy'dan sonraki süreçte federasyonu sürekli parmağında oynatan ve işaret ettiklerini seçtiren siyasi irade hep olduğu gibi yine ortaya çıktı ve işini (!) yaptı.

Sonuç; Avcı dönemiyle başlayan ve önlenemeyen kontrolsüz bir düşüş. Sürekli kaybediyoruz ve ''nasıl kazanabiliriz?'' e dair hiçbir planımız yok. Zaman ne gösterecek bilmiyoruz. Şimdilik; bazı insanlar olmamaları gereken mevkilerde olmaya, yanlışlarında ve hatalarında ısrar etmeye devam edecekler. Birileri sesini yükseltmediği sürece biz de seyretmeye devam edeceğiz.

İsmail ŞEN

Hiç yorum yok: