23 Şubat 2013 Cumartesi

U 20...




Güzel ve önemli bir etkinlik vardı bugün İstinye Park'ta. Daha önce, "2013 Bizim" başlığıyla mutlu haberini verdiğimiz U20 dünya kupası için son aşama olan resmi top ve şarkı lansmanı yapıldı. 21 Haziran - 13 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek FIFA U20 Dünya Kupası'nın resmi maç topu Cafusa, Gece grubunun imzasını taşıyan resmi şarkı ise, Yıldızlar Buradan Yükseliyor adını taşıyor.


Etkinliğe, FIFA Başkan Vekili Jim Boyce, FIFA İcra Kurulu Üyesi, UEFA 1. Başkan Vekili ve TFF Onursal Başkanı Şenes Erzik, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekilleri Ufuk Özerten, Servet Yardımcı, TFF Yönetim Kurulu Üyeleri Cengiz Zülfikaroğlu, Ergün Tekin, Hakan Kanık, Prof. Dr. Mete Düren, Ali Düşmez, Genel Sekreter Prof. Dr. Emre Alkin, U20 Teknik Diröktörü Feyyaz Uçar, Antrenör Emre Aşık, FIFA Müsabakalar Departmanı Direktörü Mustapha Fahmy, Müsabakalar Departmanı Direktör Yardımcısı ve Turnuva Direktörü Inaki Alvarez, Eski Milli futbolcular Rıdvan Dilmen, Rüştü Reçber, basın mensupları ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Tüm ziyaretçilere açık olan etkinlikte, ilk olarak U20 Teknik Direktörü Feyyaz Uçar ve eski Milli Futbolcu Rıdvan Dilmen mini panelde konuştu. Uçar, turnuva hazırlıklarının istedikleri gibi geçtiğini belirterek, kurayı heyecanla beklediklerini söyledi. Dilmen ise, U20 Dünya Kupası'nın sporseverlerin ayağına geldiğini vurgulayarak, turnuvada oynayacak futbolcuları kıskandığını, çünkü kendisinin genç milli takımlarda yer almadığını ifade etti.

Resmi Şarkı: ''Yıldızlar Buradan Yükseliyor''

Daha sonra FIFA'nın resmi sponsoru Sony Müzik sanatçılarından Gece Grubu'nun bu turnuva için bestelediği ''Yıldızlar Buradan Yükseliyor'' isimli FIFA U-20 Dünya Kupası Türkiye 2013 resmi turnuva şarkısı, ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı.

Resmi şarkının Gece Grubu tarafından seslendirilmesinin sonrasında panelin ikinci bölümüne geçildi. Genel Sekreter Prof. Dr. Emre Alkin, ''Eğlenceden bahsettiğimiz zaman aklımız ilk olarak futbol ve müzik gelir. Bugün; hem eğlenceyi, hem futbolu, hem müziği, hem de gençliği bir araya getiren harika bir etkinliğe tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra; turnuvanın başlamasına yaklaşık 4 ay kala resmi top Cafusa da ilk kez kamuoyuna tanıtıyoruz. Top ve şarkı lansmanına olan yoğun ilgi, turnuva tanıtımını da ateşledi. Gece Grubu'nun düzenlemiş olduğu resmi şarkı da turnuvanın dinamizmi hakkında bize sinyal verdi. Cafusa'nın tanıtılması ile de daha şimdiden turnuvadaki futbolun kalitesi konusunda heyecan duymaya başladık'' dedi.

U20 Antrenörü Emre Aşık ise, öncelikli hedeflerinin gruptan çıkmak ve ardından iyi bir sonuç elde etmek olduğunu söyledi. Eski Milli Futbolcu Rüştü Reçber de, teknik kadroda tecrübeli isimlerin bulunduğuna değinerek, gruplardan çıkıldığında gerisinin geleceğine inandığını ifade etti. Reçber, ev sahibi olmanın futbolcular üzerinde bir baskı ve sorumluluk oluşturabileceğine dikkat çekerek, ancak bu durumun lehe çevrilmesi durumunda başarının geleceğini kaydetti.

Turnuvanın resmi topu Cafusa

Panelin ardından resmi sponsor adidas'ın turnuva için özel olarak hazırladığı şampiyonanın resmi maç topu Cafusa'nın tanıtımına geçildi. FIFA Başkan Vekili Jim Boyce, FIFA İcra Kurulu Üyesi Şenes Erzik, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Servet Yardımcı ve adidas yetkilisi Serdıl Gözelekçi, Cafusa'nın örtüsünü açarak turnuvanın resmi topunu ilk kez kamuoyuyla paylaştı.

Turnuva öncesi tek bilet alma fırsatı

Futbolseverler, aynı zamanda gün boyunca etkinlik alanında açılan Biletix gişesinden, turnuvanın Kayseri Kadir Has Stadyumu'ndaki açılış maçı, U20 Milli Takımımızın Trabzon ve Rize'de oynayacağı 3 grup karşılaşması ile İstanbul'da Ali Sami Yen Arena'daki final maçı için hazırlanan paket dışı tek biletleri de satın aldı.

Etkinlikte dünya rekoru kırıldı

Bunun yanı sıra etkinlikte, Jeremy Lynch ve Bill Wingrove tarafından ''free-style'' futbol gösterisi sergiledi. ''Sırt sırta top sektirme'' dalında 90 sayı ile Guiness Dünya Rekoru'nu kıran ikili, gösterileri sırasında 125 top sektirme ile yeni bir dünya rekoruna imza attı.

Cafusa'nın teknik özellikleri

FIFA U20 Dünya Kupası'nın resmi maç topu Cafusa, UEFA EURO 2012'de büyük beğeni toplayan Tango 12'yi tasarlayan ekip tarafından yaratılan ileri adidas teknolojileri ile üretildi.

32 panelden oluşan ve termal birleştirme işlemi ile üretilen adidas Cafusa'nın teknolojisi, Tango 12 ile benzerlik taşıyor. Topun havada kontrollü bir şekilde uçuşunu sağlamak için termal birleştirme yöntemi ile birbirine eklenmiş bir dizi üçgen panel tamamlıyor. Topun her panelini, krampon-top temasını destekleyen ve top kontrolünü artıran bir doku kaplıyor. Resmi maç topları için belirlenmiş olan tüm FIFA Onay Standartları'nı karşılayan adidas Cafusa, çok sıkı testleri de başarıyla tamamladı.

Gece grubu hakkında

FIFA Resmi Sponsoru Sony ile çalışan Gece grubu, Can Baydar ile Eren Çilalioğlu'nun lise yıllarında başladıkları müzik çalışmalarına 2000 yılında Gökçe Balaban'ın dahil olmasıyla kuruldu, 2004 yılında Erdem Başer'in katılımıyla da son halini aldı. İsmini üyelerinin baş harflerinden alan grubun üyeleri gecenin kozmik bir enerjisi olduğunu düşündükleri ve ''Gece'' isminde bir şarkıları olduğu için de bu ismi benimsedi.

Gece'nin lansmandaki canlı performansı aşağıda. Keyifli dinlemeler.




Kaynak : Tribün Dergi

21 Şubat 2013 Perşembe

Taraftar Baskısı...



“Bursa’da taraftar var. O arenaya çıktığın zaman Bursaspor taraftarı oynatıyor takımı. Sıkıysa oynama. Ankaragücü’nde de vardı o. İç sahadaki maçlarda futbolcu istemese de oynuyordu. Tribünden dehşet bir fırtına geliyor çünkü. Bu bir avantaj teknik adam için ama bazen de tabi dezavantaj olabiliyor. Atatürk Stadı arena. Ben o sahaya çıktığımda boks yaparım boks, kendime inanıyorum çünkü. Bursaspor niye büyük kulüp? Çünkü taraftar gücü var. İstanbul’daki takımlara bakıyorsun; o taraftar olmasa diğerlerinden farkı var mı? Bana göre yok.”

Böyle demiş Hikmet Karaman. En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Kendisi bu ülkede hazzetmediğim insanlardan biridir. Sebepleri ayrı bir yazı konusu. Onları da yarın öbür gün yazarız. Gelelim şu açıklamanın benim için ne anlama geldiğine.

Gaziantepspor'dan ayrılıp adı Bursaspor'la anılmaya başlandığında "eyvah" dedim. "Umarım Bursaspor yönetimi öyle bir hata yapmaz" diye temenni ederken resmi açıklama geldi. Aynı günlerde Bursaspor taraftarı kendisini istemediğini belirterek tesislerde bir protesto gerçekleştirmişti.

Ortada böyle bir durum varken, yani daha göreve gelmeden önce açıkça istenmeyen adam ilan edilmişken doğruca taraftara hitap eden ve onları öven bir açıklama yapmanın tek amacı, olası zor ve sinir bozucu günler öncesi tepkiyi önlemek, taraftarın ve tribünün gazını almak olabilir ancak. Tam da kendisine göre, kurnazca bir hareket.

Senden Daha Güzel...



Anadolu Grubu ve Anadolu Efes yöneticileri, Euroleague'de gümbür gümbür ilerleyen, son maçında Real Madrid'i Abdi İpekçi'nin parkelerine gömen ve son 16'da mücadele ettiği grubunda 2. sırada bulunan Efes'li oyunculara şakayla karışık harika bir sürpriz yapmış.

Konuyu bilenler videoyu izler izlemez mevzuyu anlayacaktır ama bilmeyenler için de belirtelim, hikayenin ilham kaynağı şuradan geliyor. Zaten koltuklardaki seyirci patlayıp "senden daha güzel" diye şarkıya başladığında, onlara ilk eşlik eden de Kerem Tunçeri oluyor. Güzel iş. :)

13 Şubat 2013 Çarşamba

Radar...



Okumaktan keyif aldığım ve sol taraftaki Blog 11'in değişmez isimlerinden 3'ünün, radarıma takılan 3 yazısını önereceğim bu postta. 3'ünü de mutlaka okumanızı öneriyorum.

1 - Lucarelli Breitner / Yavuz Semerci, bir tetikçi portresi

"Elbette bu ülkenin insanlarının haber alma özgürlüğü her şeye, herkese ve her kuruma rağmen olmalıdır. Bunun aksini savunmak fikri bile düşünülemez olmalı. Bu fikri hepimiz en güçlü biçimde dile getirmeliyiz. Ancak medyada, Galatasaray aleyhindeki haberlere bakınca sanki bir el düğmeye bastı ve harekete geçmiş gibi.

Birkaç akşam önce Habertürk yazarı (Gazeteport'un sahibi) Yavuz Semerci, Beyaz TV'de Galatasaray'ın borsada manipülasyon yaptığını ve yatırımcılarını dolandırdığını dile getirdi. Bu iddiaları ilk kez söylemiyor, daha önce de köşesinde sık sık yazdı ve konu etti. Kale boşken gol atmak kolay geliyor olmalı ki, Sedat Doğan'ın yayına çıktığı akşam Yavuz Semerci canlı yayına bağlanma zahmetine katılmadı bile. Oysa iddiaları yenilir yutulur cinsten değildi.

Medyada olunca pek çok insanla tanışıyorsun, hatta birlikte çalışıyorsun. Benim de medya maceralarımın bir köşesinde Gazeteport yer aldı. O yüzden yazdıklarımı Yavuz Semerci'yi gerçekten iyi tanıyan birinin kaleminden döküldüğünü bilin diye söylüyorum.

Gazeteport, Türkiye'de kuruluş fikri açısından cidden başarılı ve doğru bir hamleydi. Gazeteciliğin ve televizyonculuğun internet mecrasına doğru yöneldiğini de göze alarak, NTV'den ayrılıp, Gazeteport'a geçtim. O güne dek, Yavuz Semerci hakkında en ufak bir fikrim yoktu, zaman içinde tanıdım. Anlatacaklarım şu açıdan önemli olacak; Yavuz Semerci'nin hayata bakışı, gazetecilik anlayışı.

Gazeteport yaklaşık 50 kişilik bir kadroyla yola koyuldu. Verilen maaşlar, medyanın epey üstündeydi. İnsan haliyle "bu değirmenin suyu nereden geliyor?" diye merak ediyor. Çünkü o dönem, Türkiye'nin en çok okunan internet portallarında ne insanlara oradaki maaş veriliyor, ne de o kadar sayıda insan çalışıyor. Ben sorup soruşturmaya başlayınca, kuruluş için gereken paranın Avrupa Birliği Fonu'ndan alındığını söylediler. Ama o imkan dahilinde değil böylesi yüklü bir para almaları. Fon'dan alınacak para en fazla 500 bin Euro'dur. Oysa anlaşmaların, harcamaların, maaşların karşılığı 500 bin Euro'nun çok fazla üstündeydi.

İnsan merak ettikçe ediyor ve o merak en nihayetinde sizi doğruya götürüyor..."
Devamı >>>

2 - Lappappa / Salyangoz

" Dün akşam biraz kardeşimin gazı biraz da Ergin hocamın “taraftar gelsin” sözü sayesinde biletleri alıp maça gitme kararı aldık. Aslında kararımı etkileyen faktörlerden biri de Eskişehirspor taraftarının üstlerinde formalarla Efes’i desteklemeleriydi, o ortamı bir kez de kendi gözlerimle görmek istedim.

Maçla ilgili teknik taktik konulardan en sonda bahsetmek istiyorum, zira gerek twitter’da gerekse de başka bloglarda benden daha iyi gözlemci olan arkadaşlarımız pek çok güzel değerlendirmelerde bulundular. Benim değinmek istediğim konu Eskişehirspor ve Anadolu takımlarının taraftarlık olgusu.

Ben geçmişte de bu konu hakkında blog yazısı yazdım, “Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız!!!” taraftarlığından nefret ettiğimi belirttim ama yine yazmasam olmayacak zira bu sefer konu bambaşka. Eskişehirspor taraftarı özelinde konuşuyorum cidden aidiyat olarak olsun, tribün baskısı olarak olsun güzel taraftarlardır. Şehrin yarısı da –bilenler bilir- şehrin takımını tutar ama sıkıntılı konu İstanbul takımlarına kafayı o derece takmışlardır ki yolda forma-atkı taktığın anda kim olduğuna ne olduğuna bakmadan sana karışma hatta daha da ileri gitme konusunda kendilerini haklı görürler..."
Devamı >>>

3 - Ultras Movement / Galatasaray 2 - 0 Antalyaspor

"İngiltere Liginde maçlar hep aynı saatte oynandığından, insanlar kaçta TV başına geçeceğini, kaçta stadyumlara gideceğini ezbere bilir, planını ona göre yapar. Bizde ise bu haftasonu cumartesi günü öğle maçları 16:00'da iken pazar günü Mersin İ.Y.-Fenerbahçe maçı 16.30'da? Cumartesi akşam maçları 19:00'da iken pazar günü Galatasaray-Antalyaspor maçı ertesi gün okulların başladığı, İstanbul'da bir yerden bir yere gitmenin en az 1,5-2 saat olduğu bilindiği halde saat 20:00'de? Artık en azından kış günleri şu maçları lütfen öğle saatlerine alın..." Devamı >>>


9 Şubat 2013 Cumartesi

Dikta...



Fenerbahçe taraftarı içinde, nihayet uykusundan uyanıp gerçekleri görmeye başlayan bir kitle oluştu. O kitle, fırsat buldukları her an ve yerde Aziz Yıldırım'ı protesto ediyorlar. Son protestoları yukarıdaki videoda. Sanıyorum Yıldırım'ın evine giden sokak. Sokakta bir kaç Fenerbahçeli taraftar, Aziz Yıldırım aleyhine tezahüratlar yaparken sokağa jipiyle Aziz Yıldırım giriyor ve meşhur kibriyle, bizi hiç de şaşırtmayan sözleri sarfediyor;

"oğlum, hiç boşuna kıçınızı yormayın. Ben ne dersem o olur. Bunu bilin!"

Yeni Başlangıç...


Galatasaray pazar günü, ligdeki en önemli maçlarından birine çıkıyor.

2. sırada ve kendisini 4 puan geriden takip eden MP Antalyaspor’a karşı hem oyun hem de fizik olarak çok iyi olmaktan başka şansımız yok. Galibiyetin yolu; hızlı atak, sert savunma, iyi paslaşma ve bulduğun pozisyonları değerlendirmekten geçiyor.


Fatih hoca’nın; Melo’nun yokluğunda orta alanda Sneijder’i sahaya sürebileceği beklenirken, aynı şekilde 2 haftadır kulübede olan Burak’ın da bu hafta 11′de yer alacağı tahmin ediliyor. Mutlak kazanılması gereken bir maçta Fatih hoca’nın, elindeki hücum gücünü maksimum oranda sahaya yansıtacak bir kadro seçiminde bulunacağını söylemek zor değil.


Bu noktada, bu düşüncesinin sahada doğru şekilde sergilenebilmesi için iş biraz da kanatlara kalıyor. Afrika Kupasından döndüğü için formasını geri alacak olan Eboue’nin Hamit’le, Riera’nın da önünde oynayacak olan Emre yada Amrabat’la yardımlaşarak sık sık hücumu desteklemesi çok önemli. Sadece orta alandan yapılacak baskı yeterli olmayacağı gibi, orta alanda mücadele eden oyuncularımızın beklenenden daha erken yorulmasına sebep olabilir.


Takımın bir an önce ortadan kaldırılması gereken sorunlarından biri de, golü ya da golleri bulduktan sonra istemsiz şekilde geriye çekilmesi. Yeni transferler Sneijder ve Drogba’nın, bu sorunun ortadan kalkmasında çok önemli bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Nedenine gelince. Her sorunun kaynağında 2. bir sorun vardır. Galatasaray’ın bu sorununun kaynağında ise, topu ileride tutmakta yaşadığı sıkıntı yatıyor.

Sneijder ve Drogba sahadayken, onlara katılacak Umut, Burak Elmander üçlüsünden 1 veya 2′sinin, yukarıda bahsettiğimiz orta saha ve kanat oyuncularının desteğiyle, 3. bölge dediğimiz hücum bölgesinde ortaya çıkacak muazzam pres gücü ve bunun zamanla sürekli kılınması sorunun tek çözümüdür. Bu maçla birlikte, bu yöntemin ilk ayağı diyebileceğim Sneijder’li kısmını 90 dk. nın en az 80 dk. sına yayabilirsek, çözüme yönelik büyük bir kalıcı adım atmış oluruz.


Saha içinde herşey normal gittiğinde ve saha dışında, masa başında ligin şampiyonu tayin edilmeye çalışılmadığı sürece Antalyaspor maçının, şampiyonluğa doğru koşmaya başlamadan önce atılan ilk adım olacağına ve bir seri başlatacağına inanıyorum. Bekleyip görelim.


İsmail ŞEN | GSfans.org

7 Şubat 2013 Perşembe

Sıfır...


ÇÖKÜŞ

Daha aday kadrolar açıklandığında belli oldu yine bir saçmalık olduğu. 22 kişilik aday kadroda sadece 1 sağ bek, 1 ön libero ve 1 sol kanat oyuncusu vardı. Maç başladığında ilk sorduğum soru şu oldu; '' Arda ve Nuri nerede oynuyor?'' Sahaya çıkan 11'e ve taktik düzene baktığında, tekli forvetin arkasında hücum alanını destekleyen ikili olarak oynamaları
gerekirken, ikisi de sağ çizgiye gömülmüş, varyasyonlar ve 2'ye 1'lerle topu dip çizgiye indirip, rakip savunmanın göbeğinde ikili markajda olan Mevlüt'e top çıkarmaya çalışıyorlardı.

Sağ ve sol bekler çalışmıyor, topu ileride tutması için sahada olan oyuncular çizgide oynayıp beklerin yapması gereken işi yapıyorlardı. İşin daha kötüsü, bu durumu düzeltmek için kenardan uzun süre müdahale gelmedi. Abdullah Avcı'nın milli takım seviyesini kaldıramadığının ve sınıfta kaldığının en son göstergesiydi bu.

İkinci yarıda yapılan değişiklikler oyunun hücum alanında daha dinamik oynamamızı ve bir kaç önemli pozisyon bulmamızı sağlasa da; bu soyunma odasında iyi taktikler verildiğinden değil, o pozisyonları yaratan oyuncular olan Arda, Selçuk, Hamit, Burak, Umut'un birbirlerini çok iyi tanıyor olmalarındandır. Tamamen kendi takımlarında yakaladıkları uyum, ve o 5'liden 4'ünün çok uzun süredir birlikte oynuyor olmasının yarattığı avantajı kullanma düşüncesidir o hareketliliğin sebebi.

Özetleyecek olursak; 2008 Avrupa Şampiyonasına müthiş şekilde sirayet eden ''sahada kim oynarsa oynasın biz bir takımız'' diyen ve kaybetmeyi asla kabullenmeyen takımdan eser kalmadı. Hiddink sonrası dönem doğru yönetilemedi ve acele edildi. ''Revizyon yapmak gerek'' deyip, nerede revizyon yapılması gerektiğine, ve ''Abdullah Avcı'nın tecrübesi bu süreci doğru yönetmek için yeterli mi?'' diye bakılmadan höngürlös işe girişildi. Haluk Ulusoy'dan sonraki süreçte federasyonu sürekli parmağında oynatan ve işaret ettiklerini seçtiren siyasi irade hep olduğu gibi yine ortaya çıktı ve işini (!) yaptı.

Sonuç; Avcı dönemiyle başlayan ve önlenemeyen kontrolsüz bir düşüş. Sürekli kaybediyoruz ve ''nasıl kazanabiliriz?'' e dair hiçbir planımız yok. Zaman ne gösterecek bilmiyoruz. Şimdilik; bazı insanlar olmamaları gereken mevkilerde olmaya, yanlışlarında ve hatalarında ısrar etmeye devam edecekler. Birileri sesini yükseltmediği sürece biz de seyretmeye devam edeceğiz.

İsmail ŞEN

5 Şubat 2013 Salı

48...



''Sergen; buraya gel, hiç acele etme. Ben şimdi topu sana yuvarlayacağım.
Sen topa basacak ve geri kaçacaksın. Tamam mı, anlaştık mı?''


Kazanılan bir frikik öncesi, yanındaki kişi bu ülkenin en iyi sol ayaklı ve en iyi frikik kullanan yerli oyuncularından biri; Sergen olsa dahi komuta hep ondaydı. O bu yüzden "comandante" idi. Görülemeyeni görür, tahmin edilemeyeni gerçekleştirirdi.
Ve o; Gheorghe Hagi bugün 48 yaşına girdi. İyi ki doğdun Hagi.



3 Şubat 2013 Pazar

Gelecekten İşaret...


Bugünkü Bursaspor - Galatasaray maçından bloga taşınabilecek tek şey belki de şu kare. Sahalarda sık sık görmek istediğimiz türden anlar. Kim bilir? Belki de yakında gerçekleşmesi muhtemel bir takım arkadaşlığına doğru atılan adımlardır bunlar. :)